TÜTSÜ ve TÜTSÜLÜĞÜN TARİHÇESİ
Bir kokunun güzel veya kötü olarak nitelendirilmesi yalnızca estetik tercihlerin kelimelere dökülmesinden ibaret değildir. Dünyanın belki de en karanlık günlerinde, dünya sahnesine çıkan tütsü aslında insanoğlunun belli ihtiyaçlarının ruhani bir ifadesi ve pratik bir çözümü olmuştur.
Kokunun iyi veya kötü niteliklerle ifadesi; insanlık tarihine ve farklı kültürel kronolojilere gömülü manevi ve pratik kaygılar taşır. Tarihin unutulan dönemlerinden bugüne güzel kokular; var oldukları çağ ve coğrafyalardan bağımsız olarak muhtelif erdemler, iyi ruhlar ve tanrılarla ilişkilendirilirken, kötü kokular; hastalıklar, kötü güç ve ruhlar ile ilişkilendirilmişlerdir.
Bugünü yaşadığımız dünyadan çok farklı bir dünyada, farklı kültürlerin en büyük umut ve korkularını bize anlatan kokular ve koku objeleri, şamanlar ve khampaslar vesilesiyle avcı toplayıcı insan gruplarına kılavuzluk etmiş ve şifa olmuş, görünmez güçlerden korunmak için yakarışlara aracılık etmişlerdir. Bu insanlar topladıkları güzel kokulu ağaçları, sakız ve meyveleri ateşlerin üzerine bırakarak duman adaklarını ruhlara sunmuşlar; bu şekilde hem görünmez güçlere hediyeler göndermişler, bu dumanları soluyarak ruhlarla iletişime geçmişler, hem de bir ruh tarafından esir alınan bireylerin bedenlerinden (hastalar, akıl sağlığı bozuk olanlar vb.) ruhlarını çıkartarak, onları iyileştirmiş veya kontrol altında tutmaya çalışmışlardır.
İşte dünyanın bu en karanlık günlerinde, dünya sahnesine çıkan “tütsü” aslında insanoğlunun belli ihtiyaçlarının ruhani bir ifadesi ve pratik bir çözümü olmuştur.
Tarım devrimi ile farklı su kaynaklarının çevresinde yerleşik hayata geçen insanoğlu, önce bulunduğu çevrenin güzel kokulu bitkisel ve hayvansal varlığından faydalanmış; zaman içerisinde İpek Yolu, Tütsü Yolu gibi karayolları vesilesiyle deniz ticaretinin gelişmesi ile farklı coğrafyaların güzel kokularını da günlük hayatlarına katmışlardır.
Antik Çağ’da farklı materyallerden yapılan tütsülükler, kendileri için özel olarak düşünülmüş nişlere yerleştirilerek günlük hayatın içerisinde hastalık yapan faktörlerden korunmak için, misafir ağırlama ritüellerinin bir parçası ve sosyal statünün bir ifadesi olarak kullanıldığı gibi hayatın sonrası seremonilerinde ve Tanrıların yeryüzü evleri olan tapınaklarda yakılarak kutsal olanın mekândaki fiziksel varlığını sağlamada da kullanılmışlardır.
O gün de bugün olduğu gibi insan için “yeterli sayıda” güzel koku diye bir şey yoktur. İnsanoğlu hep daha farklı, en güzel ve en kıymetli kokunun arayışında olmuştur.
Zaman içerisinde tütsü olarak hayatımıza giren hammaddeler, farklı çözücülerin içerisinde bekletilerek veya kaynatılarak şişelere “iksir”, “parfüm” ve “ilaç” olarak girmeye başlamış olsa da güzel kokulu dumanlar, insan ateşi keşfettiği günden bugüne günlük ve manevi hayatın içerisindeki geçerliliğini kaybetmemiştir.
Bu güzel kokulu dumanların üretilmesine aracı olan objelere baktığımız zaman, tarih boyunca tütsü yakmak için değişik biçimlerde sabit mobilya ve objeler kullanıldığını görürüz. Midye kabukları, hayvan boynuzları, taş çanaklar, mermer sunaklar, pirinç veya demir döküm kazanlar, farklı metaller ve toprak kullanılarak yapılmış asmalar ve sarkıtlar, mücevherlerle bezeli uzun saplı veya ayaklı tütsülükler…
Bugün halihazırda nazar kovma, enerji temizleme veya sadece evlerin doğal yöntemlerle güzel kokmasını sağlamak için yakılan ve “kayıp tarih” kategorisinde olan tütsü hammaddesinin, gelenek ve objelerinin; keşfedilmeyi bekleyen daha pek çok tıbbi, kültürel ve mitolojik yönü vardır.
İRAN
Dokuzuncu yüzyıl İran bölgesine tarihlenen ve yine bir kuş sembolizmine sahip olan bu bronz tütsülük, özellikle Gök-Tanrı inancının hâkim olduğu bölgede gökten gelen havariler olduklarına inanılan kuşların yine göklere güzel kokulu dua ve yakarışları taşımadaki aracı rollerine yapılan bir gönderme niteliğindedir.
JAPONYA
19. yy. sonrası Japonya orijinli bu tütsülük, Japon kültürünün mütevazi ve fonksiyon odaklı değerlerini gözler önüne sermektedir. Yıldız motifli bronz kafes başlık, közün üzerinde yanan tütsü hammaddesinden çıkan kokulu dumanların ortama karışmasını, daha önemlisi ruhların evleri olan yıldızlara yükselmesini sağlamaktadır.
Rana Babaç Kimdir
Medipol Üniversitesi Tıp Fakültesi “Tıp Tarihi” doktora programında güzel kokunun sağlık ile ilişkisi üzerine akademik araştırmalar yapan Klinik Aromaterapist Rana Babaç Çelebi (MSc, Phd.C), Atelier Aromaterapi markası bünyesinde tarihin kayıp tütsü ve parfüm formüllerini bugün yeniden yaratmaktadır. “Topraktan Nefese Aromaterapi” kitabının yazarı Rana, 2017’de Türkiye’nin ilk online tıbbi ve aromatik bitkiler kütüphanesi CerciYusuf.org‘u kurmuş, 2018 itibariyle eşiyle birlikte Kaz Dağları’nda bulunan çiftliklerinde tıbbi ve aromatik bitkiler yetiştiriciliğine başlamıştır.