Lara Lakay
Kültürler, imgeler ve tarihler arası çalışan yazar ve sanatçı. İstanbul’la aşk yaşıyor, fakat her dünya limanına boncuk dağıtıyor. Dünyayı şiir kurtarır akımından Lara Lakay Moda, Khalkedon ve Çay Bahçesi’ne bir aşk mektubu yazıyor.
Merhaba eski dostum,
Bamın, gamın da teli kopmuş bir vakittir, sesin duymaz oldum. Arada rüyalarıma giriyorsun, o aralar da içime beton döktüğüm günler oluyor. Güneşim balçık, gözümün yeşili kara, bastığım yer çatırdamış bir kireç yığını oldu mu, dönüp dolaşıp sana geliyorum.
Moda Burnu’ndaki Kalkedonya bir gün yakıp yıkıldı. Bir başka gün İskender’e vuruldu. Bir günde Roma oldu. O zamanlar dünya ne kadar büyüktü bilmiyorum, ama senin burnuna tüm dünyayı fersah edenler kondu. Bundandır şimdi senin şu manzaranda, tüm dünyanın izi, tüm zamanın saatleri var.
Dünyanın orta yeri. Evren yaratılırken denizde bir yumurta var imiş. O bölündü mü, dünya bu kabukların üstüne binmiş. Bu bahçeden, plastik bir sandalye üstünde çay içerken, o kırık yumurta üstünde duran denizi, dünyayı asırlardır fethedip de yerleşemeyenleri, putları, Tanrıları ve çok sevenleri görüyorum.
Her şeyden önce insan suyu seviyordu. Düşününce, herkesten önce su vardı.
Çay Bahçesi’ne varmadan önce, Koço’daki Ayazma’ya uğrarım. İskenderiyeli Aya Ekatarina İsa’ya inandı. 1920’lerde Moda’da balıkçı barınağı yakınlarında bir kayadan çıkan su bulunur, şehir der ki buranın üstünde bir de kilise kalıntısı vardır. Buraya ahşap bir kilise kurulur fakat on sene sonra bu yapı da yıkılır. Ayazma korunur. E Katarina!
Şimdi Mösyö Koço’ya teşekkürle rakı içtiğimiz eski Moda Park Lokantası’nın yer altı benim için bir durak. Sudan sonra belli ki ateş vardı. Bir mum yaktım.
Plastik sandalyeye, en köşedeki masaya, gün batımına geri dönelim.
İstanbul’daki ağaçlar gerçekten kaç yaşlarında olduğunu bilmiyorlar. Kargaları, kumruları ve kırlangıçları seyrediyorum — kırlangıçlar bir hayal.
Hızır, Ab-ı Hayat’ı korurken, İskender gelir de bulur suyu. Bir kaba doldurup ağaca açtığı su dökülünce, ağaç ve kaptan suyu içen karga ölümsüz kalır. O ağaç ve karga benim için Moda Burun’da, çay bahçesi yakınlarında bin asırdır dolanır.
Gün batıp, dünyayı doğuran suya güneş konarken, bir plastik sandalyede çay içip, o ağacı ve kargayı beklerim, bugün ne diyecekler diye.
Bugün:
“Dünyanın orta yeri burasıdır.” dediler.
(Çay artık çok pahalı. Ama seni çok seviyorum.)
Sevgiyle,
Lara