DRIES VAN NOTEN: ENDÜSTRİNİN KARŞISINDA YARATICI BIR DEHA

Belçika'nın Antwerp kentinde doğan ve terzilik yapan bir ailenin üçüncü kuşak temsilcisi olan Dries Van Noten, 38 yılın ardından Haziran ayında ismini taşıyan markasının kreatif direktörlüğünden ayrılacağını açıkladı. İlkbahar/Yaz 2025 Erkek Koleksiyonu’nun onun yönetiminde hazırlanan son koleksiyon olacağını duyuran Van Noten, paylaştığı veda mektubunda konsantrasyonunu şimdiye kadar fırsat bulamadığı şeylere vereceğini söyledi. Bu ayrılığa bir süredir hazırlandığını belirtse de moda dünyasınca şaşkınlıkla karşılanan bu haberin ardından gelin Van Noten’ın ilham veren hikayesini anımsayalım.

19 Mart 2024| FINDS| SEBLA TANIK

Moda dünyasının en bağımsız ve yaratıcı tasarımcılarından biri olan Dries Van Noten’ın bilinen ilk başkaldırısı, kendisinin yaratıcı bir kariyere yönelmesini değil, doktor olmasını isteyen ailesine oldu. Dries 18 yaşındayken, ailesini dinlemeyerek Antwerp Kraliyet Akademisi’nin moda tasarımı kursuna girdi. Mezun olduktan sonra bir süre tasarımcı danışmanlığı yaptı. Van Noten’in ikinci ve en önemli başkaldırısıysa moda dünyasına karşı oldu. 1986 yılında kendi erkek koleksiyonunu oluştururken, okuldan arkadaşları Ann Demeulemeester, Dirk Van Saene, Walter Van Beirendonck, Dirk Bikkembergs ve Marina Yee ile birlikte moda dünyasını sallamak, sıra dışı vizyonlarını tüm dünyaya duyurmak için avant-garde bir kolektif kurdular. Bu esnada Belçika tekstil endüstrisinin çöküş dönemini yaşaması, altı idealist genç için tam bir fırsat oldu. Belçika Hükümeti’nin desteğini alarak Londra Moda Haftası’na katıldılar. Sıra dışı tasarımları ve sunumları, fuara katılan müşterilerin ilgisini çekti. Bir anda siparişler yağarken, basının taktığı isimle “Antwerp Altılısı” olarak anılmaya başladılar. Sadece birkaç gün süren Londra Moda Haftası’nda, çığır açan bir şovun ardından evlerine döndüklerinde, Belçika moda dünyasında saygınlık kazanmış, Antwerp Altılısı ise farklı stiller ve markalar geliştirmek üzere kendi yollarına dağılmışlardı.

Dries Van Noten, karakter yapısına paralel olarak herhangi bir marka hakimiyeti altında çalışmak istemiyordu. Kuralları yıkmanın, yeni bir rota oluşturmanın peşindeydi. Zayıf ve uzun boylu modellerin tercih edilmesine karşıydı. Farklı yaştan, bedenden ve etnik kökenden modeller arıyordu. Modayı tüketim çarkının bir dişlisi olarak değil, yüksek sanat olarak görüyordu. Zengin renk paletleri kullanıyor, desenleri, çeşit çeşit kumaşları ve tekstürleri bir araya getirerek cesur ve özgün stiller yaratıyordu. 1998 İlkbahar / Yaz koleksiyonunda yerel Belçika desenlerini modernize ederken yarattığı cümbüşe sihirli bir dokunuşla minimalizm katmayı başarıyor, cesur renk ve dokuları, çarpıcı ayrıntıları sade estetik anlayışının içinde ustaca kullanıyordu. Öte yandan insanları sonsuz bir tüketime yönlendiren sektörü, sürdürülebilirlik kavramıyla tanıştıran alternatifler sunmakta da öncü isimlerden biri oldu. İlkbahar 2004 koleksiyonunda yün, pamuk ve ipek gibi doğada çözünebilir malzeme kullanımı bunun örneklerindendir. Günümüze kadar gelen bir çok çalışmasına da “sürdürülebilirlik” kavramını ekleyerek devam etti. Tüm bu koleksiyonlar için hazırladığı, drama dozu yüksek podyum şovlarını “kültür ve sanatın zarafetle onurlandırılması” olarak kabul edebiliriz. Van Noten şovlarında, konuklar yer minderlerine uzanarak nane çaylarını içerler ya da Belçika birası ve patates kızartması gibi yerel sokak lezzetlerini deneyimlerler… 2005 İlkbahar koleksiyonu için, tepesinde 130 tane avizenin sallandığı, 40 metre uzunluğunda bir masa kurdurmuş, gösterişli bir yemek daveti vermişti. Konuklar yemeklerini yerken, modeller Doğu Avrupa kültüründen izler taşıyan tasarımlar içinde dev masada yürüdüler. 2017 yılında 100. defilesini kutlarken, artık kadınları da en iyi anlayan tasarımcılardan biriydi. Her yaştan ve her bedenden kadın, vücudu saran dar silüetlerden uzak moda yaklaşımından ötürü Van Noten’in kreasyonlarına hayranlık duyuyordu.

Dries Van Noten, moda evini hem kendi ürettiği, hem de dünyanın dört bir yanından aldığı kumaşları depoladığı atölyesi ve çalışanlarıyla, aynı çatının altından yönetmeye devam ediyor. Endüstriye hizmet etmiyor, sanat yapıyor. İlhamını ise folklorik öğelerden, Tokyo sokaklarından, Zazou alt-kültüründen, antika pazarlarından, ekibinin telefonlarındaki fotoğraflardan ve en önemlisi Antwerp Rıhtımı’na bakan penceresinden alıyor.