CORONATION – AI WEIWEI
Çoğumuzun hatırladığı ve kolay kolay unutmayacağı hikayenin kısa geçmişi şöyle: 1 Aralık 2019’da Covid-19 semptomları gösteren ilk hasta Wuhan’da teşhis edildi, aynı günlerde Çin otoriteleri, hastalığın insandan insana bulaşmasının mümkün olmadığını belirtti, hatta verileri açıklayan sağlık personeline yaptırımlar uygulandı. 23 Ocak 2020’de Wuhan karantinaya alındı.
O günden bugüne hikayenin acı şekilde nasıl sürdüğüne hepimiz vakıfız. Coronation’ı, pandeminin ilk günlerinden itibaren başlayan upuzun bir video kaydı ya da pandeminin görsel hafızası olarak adlandırmak mümkün. Wuhan karantinasının başından sonuna nasıl deneyimlendiğini, şehir sakinlerinin bu süreci ne şekilde geçirdiklerini kendilerinin gözünden anlatıyor. Ai Weiwei ise uzaktan, Avrupa’dan belgeseli yönetip yapımcılığını üstleniyor.
Perdenin arkasında yaşananlar korkutucu ve şaşırtıcı. Yoğun bakım ünitelerinde bir hemşire, elinde tuttuğu analiz raporlarını gösterirken “Bu kontamine kağıtlar bile buradan dışarı çıkamaz, bu yüzden fotoğraflarını çekiyoruz” diyerek durumu çarpıcı şekilde özetliyor. Bir doktorun, üniteyi terk ederken üstündeki koruyucu elbiseyi çıkarma süreci daha da çarpıcı. Çok yavaş hareketlerle, hoparlörden gelen direktifler eşliğinde ve dakikalarca sürüyor çünkü virüs taşıma ihtimali olan hiçbir element, o üniteden dışarı çıkmamalı. Çıkmadan önce hoparlörden bir hatırlatma yapılıyor: “Doktor Cui, ellerinizi yıkayın.” Ancak direktifler devam ediyor: “Birinci soyunma odasından ikincisine geçerken kapıyı çıplak elle açın. İkinciden üçüncüye geçerken ise bir mendil kullanın.” Ve tüm bu süreç, bir kontrol odasından kameralarla takip ediliyor. Belgesel boyunca doktorların ve hemşirelerin özverisi, yaşadıkları ve anlattıkları insana karmaşık duygular yaşatıyor. Fakat belirtmek gerek, belgeselin her dakikası ne yazık ki her izleyiciye uygun değil çünkü hastanelerde yaşananları, hastalığın ulaşabildiği boyutları olağan gerçekliğiyle gösterebiliyor.
Hastanelerde yaşananın yanında, karantina altındaki şehir sakinlerinin deneyimlerine de tanık oluyoruz. Wuhan’daki evlerine dönmeye çalışan bir çiftin, elindekileri evden eve yetiştirmeye çalışan bir kuryenin, hastaneden haber bekleyen ailelerin hikayelerini izliyoruz. Her biriyle yapılan röportajlar, pandeminin ve karantinanın, olan bitenin henüz farkına varamamış insanlar üzerindeki etkilerini anlatıyor. İnsanların pek de bilgi sahibi olmadıkları, hatta ilk kez deneyimledikleri bir olaya dair düşüncelerini izlemek, Wuhan odağında bir toplum analizi yapmaya da olanak tanıyor. İçlerinde en dikkat çekici olanı da, iki vatandaşın kendi medya ve devletleri üzerinden yaptıkları, “Gerçek haber nedir?” sorusunu sorduran son derece evrensel bir tartışma. İzlemek isteyenlerin seyir zevkini kaçırmamak adına detayına girmeyelim.
Coronation, pandeminin objektifinden Çin’in kriz yönetimini sağlarken kullandığı ideolojik baskı yöntemlerini, halkın her kesimini kontrol altında tutmak için ne kadar ileri gidebildiğini tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor. Politik çevrede bireyin öneminin nasıl değişebildiğini anlatıyor; örneğin devletin, iyileştiği halde ölüm oranlarını düşük göstermek için kendisini hastanede tuttuğunu düşünen bir Wuhanlının paylaştıkları… Çin özelinde konuşursak sonuç, güven ve şeffaflık duygusundan yoksun bir toplum. Ve belgesel günün şu sorularını soruyor: Medeniyet, insanlıktan yoksun şekilde hayatta kalabilir mi? Uluslar güven ve şeffaflıktan yoksun şekilde birbirlerine sırtlarını yaslayabilirler mi? Coronation, verdiği cevaplardan çok sorduğu sorularla akılda kalıyor.
Coronation Vimeo’da yayında, kiralayıp ya da satın alıp izlemeniz mümkün.