Gümüşü dönüştüren tasarımcı Elsa Peretti
1970’lerin bağımsız kadınlarıyla konuşan mücevherlerin yaratıcısı, gümüşten yeni bir stil yaratan Elsa Peretti’nin heykelsi eserleri bugün hala şanını koruyor. #sanayi313pioneers
Elli yıla yakın bir süredir adı ve tasarımları Tiffany & Company ile özdeşleşmiş ikonik tasarımcı Elsa PerettiFloransa’da doğdu. 1964’te muhafazakâr ve varlıklı İtalyan ailesini Barselona’da modellik yapmak uğruna arkasında bıraktı. Hayatının büyük bir bölümünde ailesinden uzak kalan Elsa, İtalya ve İsviçre’de eğitim aldı. Roma’da iç mimarlık eğitimini tamamlayan Peretti sonrasında Milanolu mimar Dado Torrigiani için çalıştı.
Yirmili yaşlarında İspanya’da model olarak çalışmaya başlaması onun için bir dönüm noktasıydı. İspanya’yı New York takip etti. New York ona modelliğin yanı sıra takı tasarımcılığı kapılarını araladı. İlk tasarımı, İspanya’da bir bit pazarındaki buluntudan esinlenerek yarattığı deri bir kordon üzerine sıra dışı, şişeyi andıran bir kolye oldu. Giorgio di Sant’Angelo’nun defilesi için tasarladığı bu iki inçlik tomurcuk şişe kolye ona büyük bir başarı kazandırdı. Ardından efsanevi modacı Halston, Helmut Newton, Liza Minelli ve Pop Art’ın mucitlerinden Andy Warhol’un da dahil olduğu bir çevre edindi. Bianca Jagger, Cher gibi ilham verici isimlerin de bulunduğu ekip 1970’lerin sonlarında dönemin efsanevi gece kulübü Studio 54’ün müdavimiydiler.
Elsa’nın her zaman bir stili olduğuna inanan arkadaşı Halston’ın markası için parfüm şişeleri ve mücevherler tasarlayan Peretti, ardından 1974 yılında Tiffany & Company ile çalışmaya başlayarak kariyerinin en önemli adımını attı. Tiffany & Co. ile tanışmasında Halston’ın payının büyük olduğunu ben de Halston hakkında Netflix için çekilen mini dizide öğreniyorum. Halston ve Peretti’nin iş ve özel hayatlarındaki yakınlıklarını, hayatın zorluklarını bir dönem beraber sırtladıklarına yer veren dizinin Elsa Peretti cephesinde yetenekli bir kadın imajı izliyoruz.
Elsa Peretti tasarımlarını kendisi gibi vizyoner, cüretkâr ve cesur kadınlara yönelik yapıyordu. Böylece tasarımcının mücevherleri hem kurumsal hayatta kendine güvenerek kariyer basamaklarını tırmanırken, hem de 70’lerin dans pistlerinde eğlenirken kadınlara eşlik edebildi. Peretti yaratım sürecinde kemik parçaları, çakıl taşları, fasulye taneleri ve yılanlar gibi doğadan gelen tasarım ilhamıyla, göze olduğu kadar dokunma duyusuna da hitap etti. Som gümüşe ek olarak, yeşim, lake ve rattan gibi malzemelerin kullanımı da imzasının bir parçasıydı.
Elsa’nın gümüş parçaları insanlar arasında eğlenceli olarak anılmaya başlayınca daha genç bir müşteri kitlesi oluştu. Gümüşün piyasaya sürülmesi, değerli mücevher tanımını değiştirdi ve nispeten daha uygun fiyatlı, kadınların geleneksel olarak hediye almak yerine giderek kendileri için satın almaya başladıkları bir parça haline geldi. Peretti’nin gümüşü çeyrek asır sonra Tiffany & Co. koleksiyonlarına yeniden dahil etmesi o kadar popüler oldu ki, şirket marka için ayrıcalık hissini korumak adına fiyatları yükseltmeye başladı.
Elsa Peretti, ‘Bone Cuff’ (Kemik Manşet) bilekliği bir kadının bileğinin şıklığına dikkat çekmek için nasıl tasarladı?
Elsa, ikonik tasarımı ‘Bone Cuff’ bilekliği, çocukluğunda Roma yakınlarındaki 17. yüzyıldan kalma bir Capuchin kilisesinde gördüğü insan kemiklerinden yola çıkarak tasarladı (1970). Bu parça ile tasarımcı insan vücudunun estetik uzuvlarına dikkat çekerek bunu organik bir forma dönüştürdü. Genellikle çift takılan bu eşsiz bileklik Sophia Loren, Liza Minelli, Rosamund Pike, Rachel Weisz, Margot Robbie ve Naomi Watts gibi geçmişten günümüze birçok ünlünün bileklerini süslemeye devam ediyor. 2008 yılında Sarah Jessica Parker’ın ‘Sex and the City’ dizisinin ilk film versiyonunda Carrie Bradshaw rolünde bilekliği taşıması, Gal Gadot’un 2020 yapımı ‘Wonder Woman’ filminde 1984′ te yapılmış 18 ayar altın bir versiyon giymesi tasarımın zamansızlığını yeniden hatırlatıyor.
Modern sanat Elsa Peretti için önemli bir ilham kaynağıydı. Peretti’nin, heykeltıraş Henry Moore’un ve Alexander Calder eserlerinden ilham alarak tasarladığı ‘Open Heart’ (Açık Kalp) adlı kolye pürüzsüz, yumuşak kıvrımları ve ortasındaki boşluğu ile mücevher, her stilden kadının beğenisini kazanarak en sevilen tasarımlarından biri oldu.
Başı aynı zamanda toka olan ve böylece istenen uzunlukta takılabilen, yılan figürlü ‘The Snake’ (Yılan), yine doğadan ilham alan vahşi ama zarif görünümlü ‘The Scorpion’ (Akrep), antik vazoları zamansız bir tasarımla eşsiz bir mücevhere dönüştüren ‘The Bottle’ (Şişe kolye) da Peretti’nin efsaneleşmiş kolye modelleri arasında. Peretti, British Museum’da sergilenen akrep kolyeyi yaratırken Sant Martí Vell’ in flora ve faunasından ilham aldı.
Peretti, mücevherleriyle sağlam bir takipçi kitlesi edindikten sonra Tiffany&Co. için gümüş eşyalar da tasarladı. Pizza kesici, çatal bıçak takımı gibi pek çok gümüş obje, Halston için kalemler, kül tablaları, altın örgü sutyen ve parfüm şişeleri de tasarladı. Tüm bunlara rağmen mücevher her zaman işinin merkezi olmaya devam etti.
Tüm bu takı tasarımları hem devrim niteliğinde bir stile sahiptiler hem de evrim geçirmeye uygunlardı. Böylece yıllardır modaları asla geçmeden farklı şekillerde yorumlanmaya ve farklı koleksiyonlarda kendilerine yer bulmaya devam ediyorlar.
Peretti, 1968’de İspanya’nın Katalonya kentindeki büyük ölçüde yıpranmış Sant Martí Vell köyünde bir ev satın aldı. Evin restorasyonu yaklaşık on yıl sürdü. 1980’lerde yaşamaya başlayan hardal sarısı ev onun tam olarak hayal ettiği gibiydi. Kendine has stili evin her metrekaresinde hissediliyordu.
Vogue dergisinin “Arguably the most successful woman ever to work in the jewelry field.’’ (Mücevher alanında çalışan muhtemelen en başarılı kadın) olarak tanımladığı Elsa Peretti, aynı zamanda başarılı bir modeldi. Çekilen pek çok fotoğrafın içinden Helmut Newton’un eseri “Elsa Peretti in Bunny Costume” (Elsa Peretti tavşan kostümü ile) adlı fotoğrafı, 1970’lerin kalıcı ve ikonik bir görüntüsü olarak kabul edilir.
Elsa Peretti’nin parçaları mücevherin ötesinde birer sanat objesi. Tasarımlar Londra’daki British Museum başta olmak üzere dünyanın en önemli müzelerinin kalıcı tasarım koleksiyonlarında bulunuyor. New York City’deki Metropolitan Sanat Müzesi, Boston ve Houston Güzel Sanatlar Müzesi bunlardan sadece bazıları…
Peretti aynı zamanda bir hayırseverdi. Kendisini çevrenin, sosyal refahın, insan haklarının, eğitimin yanı sıra sanat ve kültürün korunmasını desteklemeye adamış bir kişiydi. Muazzam başarısı aile mirasıyla birleşince, 2000 yılında merhum babasının onuruna ‘Nando and Elsa Peretti Foundations’ı (Nando ve Elsa Peretti Vakfı) kurdu. Geçtiğimiz mart ayında aramızdan ayrılan Elsa Peretti, çok sevdiği doğadan ilham alıyordu ama asla onu kopyalamıyordu. 1 Mayıs 2020’de 80. doğum gününü kutlarken en büyük dileği bu gezegen için daha iyi bir gelecek oldu.