GÖLGELERİN GÜCÜ
Arif Paşa Apartmanı, İtalyan mimar Constantin Pappa’nın 1900’lerin başında Harbiye-Elmadağ-Taksim üçgeninde tamamladığı, bütün bakımsızlığına rağmen ihtişamını günümüze kadar korumuş nadir büyüklükte bir yapı.
Yapının hemen önünde ne yazık ki 15 yıldan uzun zamandır tamamlanamamış, hatta çoktan kaderiyle baş başa bırakılmış bir inşaatın enkazı var. Burası eskiden Şan Tiyatrosu’nun ve Ermeni Bakım Evleri’nin olduğu (şimdi sadece bir film seti dekorunu andıran ön cepheleri duruyor) kocaman bir arazi. Birkaç müteahhit eskitmiş ve Talimhane-Elmadağ arasında kocaman bir krater çukuru bırakarak terk edilmiş bu kocaman beton enkazında tek hareket eden şey, tepesindeki vinçler ve bu vinçlerin rüzgârla birlikte hareket eden, etrafı bir deniz feneri gibi aydınlatan ışıkları.
İnşaatın hali ülkenin hali gibi; derme çatma, gri, kaba, etrafındaki bütün zariflikleri temelinden sarsmış, içinde büyük bir boşlukla belirsiz bir şekilde kaderine terk edilmiş. İnşaatın tepesindeki vincin haliyse animasyon filmi WALL-E’deki dünyada tek başına kalmasına rağmen inatla çalışan, enkazı derleyip toplamaya programlanmış küçük sarı robotu hatırlatıyor; yalnız, azimli ve hüzünlü. Esen rüzgarla birlikte salınan vincin hava kararınca yanan ışıkları, bu yüz küsur yıllık apartmanın onunla aynı yaştaki hafif deforme olmuş camlarından evlere, odalara sızıyor. Vincin üzerine yerleşik birkaç kaynaktan çıktıktan sonra deforme olmuş camlardan filtrelenerek harelenen bu ışıklar, vincin yönüne ve düştüğü duvarın açısına göre her defasında yeni bir resim taşıyor odalara. Soyut, katmanlı, modernist, bazen neredeyse üç boyutlu ve genellikle hareketli. Bu seçkide göreceğiniz fotoğrafların çoğu bu ışıkların düştüğü odalarda, apartman boşluklarında ve koridorlarında geceleyin çekildi. Uslu, ıssız ve grenli…