OSLO: PAZAR SABAHI KADAR KOLAY BİR ŞEHİR
80 milyonu aşkın bir nüfusun içerisinde, her gün saatler süren trafikte ya da toplu taşımanın kalabalığında kaybolan ruhumuzu ve akıl sağlığımızı dört günde kendine getiren ve “yazın üç ay buraya taşınılır mı?” sorusunu ciddi ciddi sorduran o şehirdeyim.
Kuzeye doğru yolculuk ettikçe gelen “üşüyeceğiz” hissini bahar ayında 30 derece sıcağıyla yerle bir eden Norveç başkentindeyim. Vikinglerin yelken açtığı Fjördlara hayranlıkla bakıyor, tüm Norveçlilerin güneş görünce piknik çantalarını alıp yolunu tuttuğu adacıklardan denize giriyor, Munch Museum, Vigeland Park ve The National Museum’da gördüklerimizi Opera House’da Candide izlerken sindirmeye çalışıyoruz.
Best 50 listesine giren kokteyl barda geçirdiğimiz gecenin yorgunluğunu ertesi gün saunadan sonra girdiğimiz buz gibi suda atıyor ve uzun süre aklımızdan çıkmayacak lezzette deniz ürünleri yiyoruz. Seyahatimizden hemen sonra internete düşen “Is it even a city?” tanıtım videosunda söylenen her cümleyi, hissedilen her duyguyu hissedip “geri dönülecekler” listesine eklediğimiz bu Oslo : kolay, güzel ve iyileştirici.