BANA İSTANBUL’U ANLAT

Kızlarım ile ilgili bir sorun olduğunda ilk ulaştığım kişi uzman psikolojik danışman Feriha Dildar oluyor. Dolayısıyla beklenirdi ki, Dildar ile sohbetim çocuklar üzerine olsun. Ancak ben kendisinin de gelip gördükten sonra yorumladığı gibi Sanayi313’ün “tezat” yapısına uyum sağladım ve başka ufuklara yelken açtım.FOTOĞRAF: Nazlı Erdemirel

90’LAR

90’lı yıllarla başladık sohbetimize. İstanbul Üniversitesinde Yüksek Lisans eğitimi yaptığı günlerden bahsediyoruz önce…

“Beyazıt ve Vezneciler’in ortasına yerleşmiş, farklı bir dokusu olan İstanbul Darülfünunun kapısından gurur duyarak girerdim. Etrafının karmaşık ve kozmopolit yapısına rağmen; çember daraldıkça o binadan ve yaşantıdan gelen kokuyu hissettiğimi hatırlıyorum. Üniversitenin ana kapısının girişinde büyük bir çınar ağacı vardı. “Çınaraltı” diye hitap ettiğimiz ana kapıda öğrenci kahvesi yer alırdı. Zaman geçirmeyi en sevdiğim yerlerden biriydi orası. Bir diğer buluşma noktamız da çok lezzetli, bol hamur işinin olduğu geleneksel Hasanpaşa Fırını idi. Orada Nubar Terziyan gibi Yeşilçam artistlerini görmek çok enteresan olurdu. Beyoğlu, Taksim de sevdiğimiz yerlerdendi. Beyoğlu’nun otantik, bohem tarafıyla zıtlaşan ama yine de içinde bulunmaktan hoşlandığım Vakkorama’ya gidince sanki birden müziklerle, ortamla çağı yakalardık. Hafta sonları ise diskoteklere gidilirdi. Uzun uzun danslar eder, eğlenirdik.

Boğaz’a gitmek, arabalara doluşup çay içmek ciddi bir okazyondu. Biraz daha yaşımız büyüdükçe gece çıkmalar kolaylaşmıştı. Konserleri çok takip ederdik. Sinema Günleri benim için çok özeldi. İstanbul Film Festivali çok değerliydi. Bilet bulmak bugünkü gibi kolay değildi. Bilet bulmak için çok efor sarf ettiğimi hatırlıyorum.

2000’LER

Sonra konu 2000’li yıllarda Boğaziçi Üniversitesinin açık alanının Feriha Dildar’a hissettirdiği özgürlük hissine geliyor. Misafir öğretim üyesi olarak çalıştığı Rumelihisarı tepeleri, o yıllarda tam da olmak istediği ruh halini yansıtıyormuş; liberal ve özgür…

“İstanbul denilince herkesin aklına gelen bir fotoğraf vardır ya; kimisine cami minaresi gelir, kimisine Boğaz köprüsü. Benim için Rumelihisarı’ndan görünen denizdir o fotoğraf. Sanki hiçbir yerde yok gibi gelir bana. Uzun uzun yürür ve manzarayı içime sindirirdim. Üniversitenin açık alanında tanıdığım herkesle bağ kurardım; kimileri etrafımızda müzik yaparken çimlerin üzerinde vakit geçirirdik. Şimdi söyleyince o duyguları çok iyi hatırladım, başka bir yerdeydim. En baskın olan his özgürlük hissiydi. Yurtdışında bazı yerlerde hissettiğim o hissi burada deneyimleyebildiğim birkaç sahneden biridir o açık alan.”

Gerçekten değişik bir histir o özgürlük hissi. Bana İstanbul’da Balat’ta, Kuzguncuk’ta ve Çukurcuma’da gelir. Her seferinde yeni bir şey keşfederim ya, belki de o sebepten. Ben bunu söyledikten sonra 313’te pancar soslu mantımızı paylaşırken Feriha Dildar çok ilgimi çeken şeyler söylemeye başlıyor;

“İnsanlarla mekanların, binaların ilişkisi beni her zaman çok ilgilendirdi. Birini dinlerken de detay anlamak isterim ve bolca soru sorarım. ‘Tam olarak neredeydin?’, ‘Evin hangi bölümündeydin?’, ‘Hangi açıya bakıyordun?’ gibi enteresan sorularım vardır. Çünkü bu tip bilgilerin çok belirleyici olduğunu düşünüyorum. “Şehirler ve karakterler” diye bir şey var kesinlikle. Şehirlerin kimlikleri, kimliklerin şehirlerinin birbirini etkileyen ve etkileşen iki alan olduğunu düşünüyorum. Daha mikro düzeyde ise küçük alanlarımızın da aynı potansiyeli var. Mesleğine aşık biriyim ben ama bu olmasa ne olurdu dersem mimari alanında bir şeyler yapmak istedim. Mimarinin insandan etkilenmesi ve insanı etkilemesini düşünürdüm. Mekanlardan karakterleri anlama gibi bir eğilimim var. İstanbul’un bazı yerlerindeki yapıları, binaları neredeyse bir kalp çarpıntısıyla izlediğim oluyor. Kadıköy’ün böyle sokakları var. Kuzguncuk benim için içine girilip tek tek her seferinde bu binayı görmemiştim diye heyecana kapıldığım önemli bir yer. İnanmayacaksınız ama, hiç orada yaşamadım ama hep çalıştım, Topağacı’nın arka sokaklarındaki eski apartmanları izlemeyi seviyorum. O yuvarlak hatları olan apartmanlardaki hayatları merak ediyorum.

Daha fazlası için #Sanayi313Paper

Satın Al