DENNIS MORRIS İLE MÜZİK VE HAYAT
Avrupa’nın en önemli fotoğraf galerilerinden The MEP Paris, “Music + Life” sergisinde Jamaika doğumlu İngiliz sanatçı Dennis Morris’in fotoğraflarına ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor.
5 Şubat-18 Mayıs tarihleri arasında gösterimde olacak proje, Morris’in Fransa’daki ilk retrospektif sergisi. Morris’in sanat geçmişini merkezine alan seçkide yalnızca fotoğrafçının Londra’da geçen gençliğine ait işler değil, Bob Marley ve Sex Pistols gibi popüler kültürün efsanevi figürlerinin portreleri de yer alıyor. Fotoğrafçı kariyeri boyunca Stone Roses ve Oasis gibi grupların müzik dünyasındaki ilk günlerine şahit olup, rock yıldızı Marianne Faithfull ve Jamaikalı reggae grubu The Abyssinians’ın da alışılmışın dışında karelerine imza attı. Sergi boyunca bu isimleri ve daha fazlasını Morris’in gözünden gözlemlemek mümkün olacak.
BOB MARLEY VE REGGAE KÜLTÜRÜ
Dennis Morris’in müzik fotoğrafçılığında eşsiz bir yeri olan Bob Marley, topluluk hissini, spiritüelliği ve doğayla ilişkiyi kucaklayan reggae kültürünün önemli temsilcilerinden biri. 1960’ların son yıllarında Jamaika’da doğan bu kültür, Marley’nin geleneksel Afrika ve Karayip ritimlerinin etkisini hissettiren reggae müziği aracılığıyla yükseliş yaşadı. Sanatçı kreatif bakışıyla yoksulluk, eşitsizlik ve etnik ayrımcılık gibi konulara dikkat çekerek sosyal değişim çağrısında bulundu. 1977 albümü “Exodus” ile umut ve kararlılık aşılarken, reggae kültürünün sınırların ötesine geçerek büyük kitlelere ulaşmasına öncülük etti. Sanatçının Morris ile fotoğraf yolculuğunun tohumlarıysa 1973’te The Wailers grubunun “Catch a Fire” albümünü tanıtmak için çıktığı turun ilk gününde, Londra’da Speakeasy kulübünün dışında atıldı. İkilinin bar dışında geçen sohbeti Marley’nin milyonlara aktardığı umut ve cesaretin adeta bir yansıması, “Fotoğrafçı mı olmak istiyorsun? Sana başaramayacağını söyleyecekler. Ama bunun aksine inanmalısın Dennis.” Ertesi gün grupla ilk turuna çıkan Morris, 1980 yılına kadar Marley’i konserden konsere dünyanın her yerinde takip etti. Konser turları sırasında çeşitli konular üzerine tartışan ikili yakın bir bağ kurarken, o samimi dakikalarda çekilen fotoğrafları ikonik müzisyenin karakterini kameranın ötesine taşıdı. Marley’nin derin bir düşünce yapısına sahip olduğunu ifade eden Morris, sanatçıyla geçirdiği vakti onu öğrenmeye ve gelişmeye iten bir dönem olarak tanımlıyor.
ASİ RUH VE SEX PISTOLS
Seyircinin Music + Life’ta yakından inceleme fırsatı bulduğu bir diğer anahtar figürse punk kültürüne adını dev harflerle yazdıran Sex Pistols. Sex Pistols 1975-1978 yılları arasında kısa ömürlü bir müzik grubu olmuş olsa da, punk kültürüne olan etkisi şarkılarıyla birlikte bugün hala etkisini sürdürüyor. 70’li yılların ortasında New York ve çevresinde bir müzik türü olarak ortaya çıkan punk akımı, aynı senelerde Londra’da toplumsal düzene meydan okuyan bir duruş şekli olarak dikkat çekti. Toplumsal koşullanmalara ve geleneklere tepki gösteren punk’lar anda kalmayı benimserken, özgünlüğü ve bireyselliği önceliklendiriyordu. Bireyselliğinin etkisinin müzik kültürünün yanı sıra modada “Do it yourself” felsefesiyle günlük hayata uyarlandığı söylenebilir. Provokatif görsel ve slogan baskılı tişörtler, fermuarlı, çengelli iğneli kıyafetler, yırtık giysiler, bu akımın modadaki yansımalarından birkaçı. Kariyerinin başında savaş fotoğrafçısı olacağını düşünen Morris, bir röportajında aradığı savaşı Sex Pistols’da bulduğunu söylüyor. Sex Pistols ile yarattığı kareler, bir portre olmanın ötesinde grup üyelerinin ses getiren, karşı koyan doğasını bir belgesel edasıyla aktarıyor. Morris için Sex Pistols ile geçirdiği yıllar kulağına küpe olan bir düşünce yapısına evrilmiş. “Elde etmek istediğin şey için önünde duran kapıyı yıkman ve sistemin dayattıklarına karşı koyman gerekiyor. Kendine yeterince inanır ve güvenirsen başaramayacağın hiçbir şey yok.” diyor Morris.
HAYATTAN KESİTLER
Fotoğraflarında müziğin ritmini taşıyan Morris, sergide aynı zamanda göçmenlik ve yeni kültürel kimliklerden etkilenen çokkültürlü İngiltere’nin hikayesini de anlatıyor. Yaşanmışlıkları portrelerine sığdıran fotoğrafçı, siyahilerin deneyimledikleri olumsuz koşullara rağmen korudukları erdem ve ağırbaşlılığı gözler önüne seriyor. “Music + Life”, sömürgecilik sonrası İngiltere’ye dair izlenimler sunarken, Morris’in dönemin müzik kahramanlarının birer efsaneye dönüşmesindeki katkısını da kutluyor.