Hayata Camın Ötesinden Bakmak
Kendimizle daha fazla dünya ile daha az iletişime geçer olduk. En basitinden sokaklara çıkmamız “gerekmedikçe” iklimle kurduğumuz en yüzeysel ilişki olan mevsimlik kıyafetler bile bohçalara kalktı. Ve tabi girdiğimiz binalar akıllandıkça kazandıkları tüm “korumacı” potansiyelle bazı algılarımız köreldi… Güneşin, sadece arkasına sığındığımız o camdan, perde arasında yakaladığı ilk boşluktan sızdığı anlarda mevsim geçişlerinin farkına varabilir olduk. Yaşadığımız ortamlar daha kontrollü olup, her şeyi bizim için yapmaya başladıkça, duyularımız tembelleşti, belki de çevremizin daha az farkında; daha az empati kuran bir nesil olduk; bir tembellik belki de tersine evrim hali… Peki doğayla tekrar iletişim kurmanın yolu aramızdaki o camı usulca kaldırmak olabilir mi?
Bu soruyu çoğu işinde merkeze koyan, dert edinen Olafur Eliasson, belki de sadece kendimize odaklandığımız şu günlerde “hayatın anlamına insan perspektifi dışına çıkarak” bakmaya davet ediyor. Sergi, Riehen, İsviçre’de bulunan yapımı 1997’de tamamlanan Renzo Piano Building Workshop tasarımı Fondation Beyeler’in şeffaf cephesinin tamamen kaldırılması ve peyzaj mimari Günther Vogt iş birliğinde yapının hemen dışında bulunan nilüfer göletinin, yapının avlusuna taşınmasıyla “kültür ile doğanın” buluştuğu alanlara dair de yeni bir perspektif sunuyor. Aynı zamanda Donna Haraway’ın “doğal kültürel peyzaj” tanımlamasına da atıfta bulunuyor. Uranine ile renklendirilen, derinliği 80 cm bulan yeni sulak alana, zambaklar, nilüferler ve bahçenin peyzajına uygun bitkiler yerleştirilmiş; avluda ahşap dek üzerinde yürürken müzenin içinde başlayabilecek bir hayat, ihtimaller ve olasılıklar etrafınızı sarabiliyor -ya da belki böcekler….
Serginin bu denli dikkat çekici olmasının bir diğer sebebi de tabii ki Renzo Piano Building Workshop tarafından tasarlanan Fondation Beyeler’de yer alması ve müdahaleci tavrı. Uzun doğrusal çizgilerine bakıp her şeyin yolunda olduğunu düşündürten bu yapı bir nilüfer görüp, üç gün sonra o nilüferin çürüdüğünü görebileceğiniz ya da bir akşam ziyareti sırasında bir yarasa ile karşılaşabileceğiniz yeni bir mekan tanımı sunuyor. Kontrollü iç mekanın dinamiklerini de bozarak hayatlarımızın doğayla nasıl iç içe olduğunu; lokal bağlamdan kopamayacağımızı ve belirsizliğin hayatımızın bir parçası olduğunu da hatırlatan Eliasson, içerisi-dışarısı, yapı-doğa ayrışmasına kafa tutuyor. İnsanın idealleştirdiği ilerlemesinin bir yansıması olduğunu düşündüğü, doğa üzerinde kurduğu hükmedici kültürel tavrın anlamsızlaştırılması bir nevi…
Sergiye paralel olarak açılan websitesi’nden bu hayatı gözlemek de mümkün. 7/24 canlı yayın yapan siteden sergiyi ziyaret edenleri seyredebilir, doğayla kurulan yeni iletişim biçimlerini inceleyebilir, fotoğraflara, videolara, podcast’lere, bilim insanları ve sanatçı ile yapılan röportajalara ulaşabilirsiniz.