ISOKON BİNASI

Aynı üçlü, daha önce binalar, iç mekanlar ve bunlara uyacak mobilyalar üretmek için Isokon adlı şirketi kurmuştu. Ev işlerine ayıracak vakti olmayan çalışan kesim hedeflenerek tasarlanan bina, çamaşır yıkamadan ortak mutfakta pişen ve servis asansörü aracılığıyla dairelere dağıtılan yemek servisine kadar her türlü ihtiyacı karşılayacak şekilde işlevlendirildi. Pazarlama broşüründe “Yanınızda getirmeniz gereken tek şey halı, resim çerçevesi ve koltuk” yazıyordu. Savaş yıllarında, beton yapısı bomba hasarına karşı koruma sağladığından Isokon’un çekiciliği arttı. Walter Gropius, Marcel Breuer, Naum Slutszky, Agatha Christie ve Sovyet casusu Arnold Deutsch, binanın sakinlerinden sadece bazılarıydı. Pritchard da bizzat çatı katında yaşadı ve evini uzun yıllar Londra’nın yükselen Modernist sahnesi için bir parti alanı olarak kullandı. Henry Moore, Barbara Hepworth ve Ben Nicholson, bina içindeki ‘Isobar’ adlı barı düzenli olarak ziyaret eden isimler arasındaydı. 1969’da Pritchardlar binayı sattı. 1990’larda içinde artık sadece fareler yaşıyordu. 2001 yılında Avanti Architects, Isokon’u yeniden hayata döndürmek için düzenlenen yarışmayı kazandı. Binanın garajı, bu ikonik apartman ve sakinlerinin hikayesini anlatmak üzere müzeye dönüştürüldü.