PASLANMAZ ÇELİK

En küçük fermuarlardan en büyük gökdelenlere kadar paslanmaz çelik modern yaşamın vazgeçilmez bir parçası. Paslanmaz çeliğin mukavemeti ve korozyona karşı direnci onu geniş bir uygulama yelpazesi için ideal malzeme haline getiriyor. Aynı zamanda uzun bir yaşam döngüsüne sahip olan malzeme geri dönüştürülebilir. Genellikle %90 oranında geri dönüştürülmüş metallerden oluşan paslanmaz çelik, sürdürülebilirliği destekleyen duruşuyla daha da cazip bir hale geliyor.

Çeliğin Tarifi

Paslanmaz çelik çoğunlukla demir ve yaklaşık %10,5 kromdan oluşan bir çelik alaşımıdır. Çeliğin içindeki krom oranı malzemenin korozyona ve pasa direncini belirliyor. Esas olarak paslanmaz çelik;  krom, nikel, demir, karbon gibi elementlerin alaşımından elde ediliyor. Bunlardan birinin fazla ya da eksik kullanımı, malzemenin olumsuz özelliklere sahip olmasına yol açıyor. Paslanmaz çeliğin korozyona ve pasa karşı yüksek dirence sahip olması ve kullanım ömrünün uzun olması maliyetini arttırsa da dayanıklı olmasını sağlıyor.

Havaya ve neme maruz kaldığında paslanmaz çelik değişim göstermezken krom oksitlenir. Bu riske rağmen krom halen parlak görünümü ve estetik duruşu ile sık kullanılan metallerden biridir. Dikkatimi çeken bir diğer metal ise alüminyum. Paslanmaz çeliğin aksine alüminyum hızlı paslanıyor. Hafif ve yumuşak olduğundan kesip biçimlendirilmesi daha kolay. Ağırlığı paslanmaz çeliğin neredeyse üçte biri kadar olan bu metal uçak yapımında da kullanılıyor.

Eskiden Çelik

İngiliz bir çelik firmasında çalışan metalürji uzmanı Harry Brearley, bir paslanmaz çelik alaşımı keşfetmiş (1912). Bu buluş 1915’te ‘The New York Times’ gazetesinde bir makale ile duyurulmuş. Bu yeni alaşım Staybrite adı verilen bir markayla pazarlanmış ve 1929 yılında Londra’daki Savoy Hotel’in girişinde gölgelik olarak kullanılmış.

1915 yılında Harry Brearley ve ABD’li kâşif Elwood Haynes, birlikte finansman bularak Pennsylvania merkezli “American Stainless Steel Corporation’ı” (Amerikan Paslanmaz Çelik Şirketi) kurdular. Eğer bu girişimi bir başlangıç sayacak olursak paslanmaz çelik bugün 106 yaşında. 1919 yılında Elwood Haynes, paslanmaz çelik alaşımı için patent aldı. Paslanmaz çelik başlangıçta farklı marka isimleri altında satılmış olsa da 1929 yılındaki Büyük Buhrandan önce, ABD’de 25.000 ton paslanmaz çelik üretildi ve satıldı.

Paslanmaz çelik, inşaatta ilk kez Art Deco döneminde ortaya çıktı. Otomobil üreticisi Walter P. Chrysler 1930’da New York’a açıldı. Chrysler Binası Art Deco stiliyle mimaride paslanmaz çeliğin ilk büyük kullanımıydı. Binanın üst kısmı tamamen paslanmaz çelik olarak yapıldı. Chrysler o dönemde dayanıklılığın sembolü ve paslanmaz çelik endüstrisinin simgesi haline geldi. 1934’te ise Philadelphialı bir otomobil şirketi paslanmaz çelikten tren yapmayı denedi. Gümüş renkteki tren dünyanın en hızlı, aerodinamik ve lüks treniydi. Şu anda Chicago Bilim ve Endüstri Müzesinde sergileniyor.

Yapılarda Paslanmaz Çelik

Mimaride; sütun ve kiriş yapımlarında, estetik çekicilik kattığı atriyumlarda, gölgeliklerde, dış mekan merdivenlerinde uygulanıyor. İç mimaride ise iç mekanlarda ve dekorasyonda sıklıkla pencere kasalarında, korkuluklar ve merdiven yapımında görüyoruz.

Avrupa’da uzun ömürlü köprü yapımında tercih edilirken çatı, nehir yapılarında, tekne, iskele inşası gibi port çelik yapımlarında da sıklıkla kullanılıyor.

İnşaatlarda dökme demir ve karbon çeliği yerine paslanmaz çelik tercih edilmesinin nedeni dayanıklı ve yüksek verimli bir mukavemete sahip olması. Tüm bu özellikler pahalılığı da beraberinde getiriyor. Kalite paslanmaz çelikte çok önemli bir rol oynar, bu nedenle her yapı için hangi parçada ve ne şekilde paslanmaz çelik türünün kullanılması gerektiğini bilmek gerekiyor. Paslanmaz çeliğin mukavemeti, dayanıklılığı ve korozyon direnci bir sınıftan diğerine farklılık gösteriyor.

Mimari Hareketler

Yapısal bütünlüğüyle hayranlık uyandıran paslanmaz çelik Zaha Hadid, Frank Gehry ve Moshe Safdie gibi saygın mimarların da göz bebeği. Pek çok mimar malzemenin ön plana çıkmasına izin veren yenilikçi ve şaşırtıcı derecede akışkan yapılar yarattılar.

Son dönemin modern paslanmaz çelik binaları, yalnızca çeliğin estetik güzelliğini yakalamakla kalmayıp aynı zamanda malzemenin çok yönlülüğünü ve cephelerde daha sık kullanılan cam, taş ve diğer malzemelerle kusursuz entegrasyonuna ışık tutuyor. Frank Gehry’nin Los Angeles’taki Walt Disney Konser Salonunun paslanmaz çelik dış cephesi, binanın dalgalı, yelken benzeri tasarımına hayat vermiş. Kasıtlı olarak paslanan

Cor-Ten çeliği, Emre Arolat Architects tarafından tasarlanan ‘Türkiye Raif Dinçkök Yalova Kültür Merkezi’ çevresinde perfore bir perde oluşturuyor. Merkezin yıpranmış dış cephesi, içindeki daha küçük yapıları, yolları ve plazaları koruyor.

Paslanmaz Çelik Tasarıma Dokunursa

Mobilya tasarımlarında paslanmaz çelik modern ve yalın bir görünüm sunar. Otomobilden kol saatine, endüstriyel mutfaklardan mutfak araç gereçlerine, küçük ev aletlerinden beyaz eşyalara kadar pek çok alana hitap ediyor. Son dönemde yeni tasarımlarda renk kullanımı ve çelik tellerin varlığı da dikkat çekiyor.

1980’ler Post-Modernismin öncü markalarından Alessi çoğunlukla mutfak ve ev eşyalarıyla tanınan İtalyan bir üretici. İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde, Alessi’nin Genel Müdürü Carlo Alessi, gümüş ve pirinç kıtlığı nedeniyle preslenmiş paslanmaz çelik kullanmaya başlamış. Alessi, rekabetçi kalabilmek adına dönemin tanınmış tasarımcılarıyla çalışmış. 1970 sonraları itibariyle Ettore Sottsass ve Richard Sapper başta olmak üzere pek çok kült tasarımcının işlerini üretmiş. Richard Sapper’e ait Alessi’nin ilk su ısıtıcısı tasarımı, paslanmaz çelik hikayesinin önemli tasarımlarından biridir.

Çelikten Sanat

Paslanmaz çelik denince akla gelen ilk sanatçılardan biri şüphesiz Jaume Plensa olmalı. İspanyol heykeltıraş ve sanatçı bronz, mermer, ahşap ve çoğunlukla paslanmaz çelik kullanarak yarattığı devasa portre ve figüratif heykelleriyle dünyanın pek çok yerinde varlığını koruyor.  İnteraktif işleriyle de günümüz teknolojisinin yakın takipçisi olan Plensa, Galerie-Lelong’un sanatçılarından.

21. yüzyıl Amerikan heykel sanatının öncülerinden Louise Bourgeois’in 1999 yapımı, bir örümceği tasvir ettiği, Maman heykeli paslanmaz çeliğin sanatsal kullanımına ilham verici bir örnek. Çelik örümcek heykelin midesi ve toraksı bronz olup, karnında 32 mermer yumurtanın bulunduğu bir kese taşıyor.

Paslanmaz çeliğe sıra dışı yorumlar sanatsal çalışmalarda da görülüyor. Japonya’da çalışan tekstil tasarımcısı ve sanatçı Kyoko Kumai ve enstalasyon sanatı ve kavramsal sanatta uzmanlaşmış Anish Kapoor gibi pek çok dünyaca ünlü isim paslanmaz çeliğin o gri tabiatında kendini kaybediyor.