SIĞINAK MI YOKSA TAPINAK MI?
Berlin’e seyahat edeceğiniz zaman biraz araştırma yaptığınızda farklı kişi veya kaynakların tavsiyeleri genelde benzer oluyor. Ancak çok az kişinin bildiği ve bence listenin en üst sırasında yer alması gereken bir yer varsa o da kesinlikle Bunker Berlin.
Her şey burayı tesadüfen keşfedip tur rezervasyonu yapmamla başladı. Tavsiyeyle gitmediğim için beklentim de yoktu. İyi ki de yokmuş çünkü binayı görür görmez beni çocuksu bir heyecan bastı. Dışarıdan bakıldığında kaba ve hantal duran bu beton yığının içerisinde sizi bekleyenleri tahmin etmenize pek imkân yok. Hem binanın tarihi hem de içindeki özel koleksiyon çok enteresan.
“Bunker Berlin” aslen Nazi döneminde hava saldırısı sığınağı olarak inşa edilen, daha sonrasında savaş esirlerinin toplandığı, tropik meyvelerin depolandığı, tekno müzik ve fetiş partilerinin düzenliği, “Sexperimenta” isimli erotik fuar veya sanat sergilerinin düzenlediği farklı amaçlar için kullanılmış bir yer. 2003 yılından beri ise Boros ailesinin yaşam alanına ve özel sanat koleksiyonuna ev sahipliği yapıyor.
3000 metrekarelik sergi alanıyla halka açık bir yere dönüştürülen bu sığınağın içine girdikten sonra dış dünya ile ilişkiniz kesiliyor. Bu kütlesel yapı ve gri beton duvarların arasında dolaşırken bir yandan da rehberiniz size sanat eserlerini anlatıyor. Turun sonuna geldiğinizde şaşkınlık ve mutlulukla karışık duygularla binayı terk ediyorsunuz.
Bunker #3 numaralı mevcut sergide Martin Boyce, Andreas Eriksson, Guan Xiao, He Xiangyu, Uwe Henneken, Yngve Holen, Sergej Jensen, Daniel Josefsohn, Friedrich Kunath, Michel Majerus, Fabian Marti, Kris Martin, Justin Matherly, Paulo Nazareth, Peter Piller, Katja Novitskova, Pamela Rosenkranz, Avery Singer, Johannes Wohnseifer gibi sanatçıların eserlerini görmek mümkün.
Mutlaka birkaç hafta öncesinden tur rezervasyonunuzu yapın ve bu unutulmayacak deneyimi hafızanıza kazıyın.
https://www.sammlung-boros.de/boros-collection.html?L=1