YAKIN GEÇMİŞE BİR MERCEK TUTUYORUZ: COMO GÖLÜ’NDE TASARIM DİYALOGLARI

"Tarih tekerrürden ibarettir." Hayatın her alanına uyum sağlayabilen bu kuvvetli söz karşımıza Como Gölünde çıkıyor.

Bu yıl 6-10 Ekim tarihleri arasında üçüncüsü düzenlenen Como Gölü Tasarım Festivali (LCDF) güz zamanı, eski ve yeni arasındaki randevuya şahitlik etti. Como Gölünde yenilikçi parçaların ve markaların yanı sıra, geçmiş yüzyıllardan arta kalan ikonik tasarım ganimetlerinin sergilendiği tarihi yapılar, sergiyi gezenlere ‘Sergi içinde sergi geziyormuş’ hissi yaşattı.

Alp dağlarının eteklerinde bulunan Como Gölü, lâdes kemiği şeklinde tarif ediliyor. Lombardiya’nın eşsiz doğal güzelliğini yansıtan, İtalya’nın üçüncü büyük gölü olan Como gölünün etrafında olağanüstü mimarilere sahip birçok villa yer alıyor. Gianni Versace’nin filmlere konu olmuş neoklasik evi Villa Fontanelle’den, Alfred Hitchcock’un ilham kaynaklarından Villa d’Este’ye kadar geçmişten bugüne birçok hikayenin başrolünde bulunan Como Gölü, bu kez kültürel mirasını görücüye çıkarmış.

Festival, Wonderlake Como derneği tarafından tasarlanan ve üretilen bir etkinlik. Wonderlake Como, amacı kültürel etkinlikler aracılığıyla Como ve çevresini İtalya’da ve tüm dünyada tanıtmak olan, kâr amacı gütmeyen bir dernek. Derneğin tüm etkinlikleri için amaç, izleyicileri bölgeyle süregelen bir diyaloga sokmak ve Como’nun prestijli gizli mücevherlerini keşfetmeye davet etmek.

Wonderlake Como’nun kurucusu ve aynı zamanda festivalin sanat ve kreatif direktörü Lorenzo Butti tarafından yirminci ve yirmi birinci yüzyıllar arasında bir diyalog olarak tasarlanan 2021 Como Gölü Tasarım Festivali; üç büyük sergi ve ‘History Repeating’ (Tarihin Tekrarı) temasına dayanan bir dizi etkinlikten oluşuyor.

Küratörlüğünü Triennale Tasarım Müzesi direktörü Marco Sammicheli’nin yaptığı Como Gölü Tasarım Festivali’nin en çarpıcı etkinliği ‘History Repeating’ (Tarih Tekrarı) sergisi oldu. Bu yılki edisyonda, festivalin kalbi diye anılan ‘Tarih Tekrarı’ mekâna özel bir kurulum projesi. Bu özel sergiye ikonik bir tiyatro olan ‘Teatro Sociale di Como’ ev sahipliği yaptı. 19. yüzyıl başlarında Neo-klasik bir yapı olan ve İtalya’da kalan birkaç özel tiyatrodan biri Teatro Sociale’nin tarihi fuayesi, gösterişli alçı işi, oyma ahşap tavanlar, görkemli avizeler ve renkli fresklerle dolu. Vitrinde; Pierre Paulin, Alvar Aalto, Gio Ponti, Ettore Sottsass, Andrea Branzi, Giulio Ridolf, Francesco Faccin, Riccardo Sarfatti, Gino Sarfatti, Marco Dessì gibi isimlerin başı çektiği, dünya çapında tanınmış pek çok mimar ve tasarımcının işleri derlenmiş.

Como Gölü, festivaldeki sergi alanlarının düşündürücü arka planı olarak işlev görmeye devam edecek. Kurulumu gerçekleştiren mimarlar Stefano Larotonda ve Niccolò Nessi’nin bölgeye özgü enstalasyonları bulunuyor. Formlar ve deneyimler yoluyla bu yerleştirmeler, sergi alanlarının özelliklerini geliştirecek ve sergilenen eserleri öne çıkaracak şekilde düşünülmüş. Böylelikle Larotonda ve Nessi’nin kübik podyumları ve dairesel şeffaf bölmelerle sergilenen nesneler, kült haline gelmiş, modernist tasarımcıların ikonik parçalarının yeniden yorumlanmasını sağlıyor.

Finlandiyalı mimar ve tasarımcı Alvar Aalto’nun 1932’de tasarladığı, sadece kataloglarda bulunabilen MisuraEmme (yerel bir mobilya üreticisi) ‘Sofa Bed AA1’ (çekyatı) sergide önemli bir rol oynuyor. Gio Ponti’nin Molteni&C tarafından üretilen yuvarlak D.154.5 koltuğu, Agapecasa’nın Angelo Mangiarotti, 1953 Cavalletto bankı, LaCividina’nın Fransız tasarımcı Pierre Paulin tarafından 1967’de tasarlanan kıvrımlı pembe Osaka kanepesi, Marco Dessi’nin Thonet 520 PF koltuğu gibi örnekler ise yeniden karşımıza çıkıyor.

Ayrıca festival, şehir merkezindeki çeşitli noktalarda çok sayıda sergiye ev sahipliği yaptı. Bunlardan biri şu anda Müzik ve Dans Akademisi, 20. yüzyılda ise opera sanatçısı Giuditta Pasta’nın evi olan Palazzo Valli Bruni’de gerçekleşen 20/21 sergisi. Sergi, 20. ve 21. yüzyıllar arasına ait obje ve aksesuarların arasında geçen bir diyalogdan ilham alıyor. Bağımsız çağdaş tasarımcılar tarafından yapılmış, satılık objeler ve aksesuarlardan oluşan bir seçkiyi içeriyor.

Festivalin bir diğer güzergahı ‘Reeditions’ isimli sergi kapılarını şehrin mücevheri Palazzo Mantero’da açtı. Palazzo Mantero, 1923 yılında Riccardo Mantero’nun evi olarak inşa edilmiş. Rönesans mimarisinden ilham alan bina, tarih, gelenek ve modernite arasında bir arabuluculuk görevi görüyor. Reeditions; Alias, Amini, Azucena, Fontana Arte, Ginori 1735, Molteni & C ve Somma 1867 tarafından sunulan 20. yüzyıla ait tasarımlara adanmış, yeniden hayat bulan parçaların sergisi. Sergi sayesinde bu soylu yapı, ilk kez halka açılmış oldu.

Festival Como’nun en önemli tarihi yapılarından bazılarına erişme fırsatı sundu. Como Gölü Tasarım Fuarı olarak bilinen festival bölgenin kültürel mirasına, yaratıcı endüstrilerine ve ayrıca ziyaretçilerine ilham oldu.

lakecomodesignfestival.com