TUMULT: BİR BÜTÜNÜN İKİ PARÇASI

Yusuf Sevinçli'nin sanatseverler için hem estetik bir ziyafet hem de düşünsel bir yolculuk sunan 'Tumult' sergisi 24 Şubat'a kadar Galerist'te.

Sanat dünyasındaki enerji ve ilham, zaman zaman sakin bir nehir gibi akarken, bazen bir fırtına gibi coşkulu bir şekilde ortaya çıkabiliyor. Sanatçı Yusuf Sevinçli’nin Galerist çatısı altında hazırladığı ve sanatseverleri büyüleyici bir yolculuğa çıkaracak olan ‘Tumult’ sergisi, bu dikotominin bir portresini sunuyor.

Galerist’teki ikinci kişisel sergisini düzenleyen Yusuf Sevinçli, izleyicilerine kendi ruh dünyasında gezinme fırsatı veriyor. Sanatçının çalışmaları geçmişten bugüne, onun öznel deneyimlerini ve o dönemdeki duygularını yansıtır. Esrarengiz atmosferlerinde, zaman ve mekan belirsizleşir; kişisel ve ortak alanlara ait anılar ön plana çıkar. Bu görüntüler, zamanın ötesinde bir bağ kurarak izleyiciyle diyaloğa girer. Serginin adını taşıyan sekizinci fotoğraf kitabıyla eş zamanlı olarak sunulan eserlerde de dışsal olan ile içsel olan birbirine paralel akıyor, sakin ve rasyonel peyzajlar, yoğun ve kişisel manzaralarla iki ayrı anlatı oluşturuyor. Sergiyle birlikte galeriyi saran atmosfer Sevinçli’nin objektifinden yansıyan hikayelerin birer parçası gibi hissettirip, izleyiciyi adeta bir zaman tünelinde dolaştırıyor. Tumult’taki bu çok katmanlı deneyim; Sevinçli’nin sanatında bariz olan çekişmeli zıtlıkları izleyiciye geçiriyor. Fotoğraf tarihine olan saygısını ve bu tarihe duyduğu derin bağı açıkça ortaya koyan sanatçı, Tumult’ta da hem estetik açıdan hem de biçimsel olarak, fotoğrafın gücünü ve anlamını özümsüyor. Sanatçının aynı ismi taşıyan sekizinci fotoğraf kitabı Tumult da sergiye eşlik ediyor. Ilford FC Baryta warm tone kağıdına karanlık odada sanatçı tarafından basılan fotoğraflardan oluşan ve bin kopyası olan kitaptan otuz tanesi de Koleksiyoner Edisyonu olarak meraklılarını bekliyor.

Kavramsal sanatçı, grafik tasarımcısı ve şair Ece Eldek’in sergiden ilhamla kaleme aldığı şiiri:

Taşlar ve Sahiller

Ay inkar etti ansız fısıldamayı

kendi çemberinde sıvılaşarak akan

oluklara dolan güneşiyle

bir aradalık miskin tarihinden

ayrılarak çoğaldı

 

mahzeninde gelişerek büyüyen tohumlar

oluklarından damlayarak

sonsuzluk çemberinde dağıldı

 

yorgun misafirlerin bekleyişi düşlerinde,

taşlar ve sahiller

birbirlerine çarparak fısıldadı

kapsayıcı bütünüm

beni seninle doğurdu

 

dünyanın yükünü taşıyamadığın sözcüklerin yerini

ansızlıklarda dolaşan anatomiler tamamladı

bana sahilden gülümsediler

adını nostalji koyduğum

zamansız perspektifler

 

tüm arkamdakileri geride bırakıyorum

güneş şehrinde

ikilikleri

avcıları

ismimi seslendiğinde

tekrar bir araya geliyorum

tüm bölünmüşlerimizden

seninle diğer sahilde buluşuyorum

başka bir geçmişte

güneş indiğinde

çocukluğumun neşesini bir çemberin içine alıyorum

güvende

ben senin içkininle büyüdüm