TİLOS
Ege sularının güneyini keşif için çıktığımız seyahatin dördüncü gününde ismini Yunanistan’ın en iyi saklanmış sırlarından birisi olarak da duyduğumuz Tilos’tayız.
Tilos’un bir hayli küçük marinasına giriş yapmamızla birlikte seyahat ekibinin kadınları merkezdeki butiklere, erkekleriyse sahil boyunca sıralanmış tavernalara yöneliyor. Yüzlerindeki gülümsemeden butik turunun verimli geçtiği anlaşılan ikili, tavernada Mythos’larımızı yudumlarken bize katılıyor. Günün bu saatlerinde ada huzur veren bir terk edilmişlik hissi uyandırsa da gün batımına doğru yerel halk adanın merkezinde toplanmaya başlıyor. Bu toplanma bizim de bu insansız, sessiz ve ışıldayan denizle vedalaşıp yemek rezervasyonumuz için hareketlenmemiz gerektiği anlamına geliyor. Tilos’ta kaptanımızın da önerisiyle seyahatin akıllarda en çok kalan akşam yemeğini yiyoruz. 90’lı yıllarda üzerine kilit vurulmuş da, olsa olsa bir önceki gün yeniden açılmış hissi veren Tilos, bizlere çocukluğumuzun kaygısız yazlarını anımsatıyor. Lüksün kimi zaman sadelikte gizlendiğini bir kez daha hatırlayıp ertesi sabah Symi’ye hareket etmek üzere Tilos ile vedalaşıyoruz.
Yunanistan’ın ilk yeşil adası olan Tilos’ta enerji tüketimini azaltma ve yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanma yönünde örnek teşkil eden adımlar atılmış. Adanın elektrik ihtiyacının neredeyse tamamı güneş ve rüzgar enerjisinden sağlanıyor. Bu sayede Tilos karbon ayak izini minimumda tutmayı başarıyor.