MAISON&OBJET & SANAYI313

Maison&Objet, 2020 Ocak ayı edisyonu, artık son yıllarda hemen her alanda sıkça kullandığımız bir kavram ve tema üzerinden şekilleniyor: (Re) Generation. Paris Tasarım Haftası’yla birlikte, tasarım dünyasından çeşitli örneklere ev sahipliği yapan fuara konuşmacı olarak katılan Sanayi313’ün Kreatif Direktörü Enis Karavil, (Re) Generation başlığı çerçevesinde kişinin kendi imzasını bulabilme yetisini ve tasarım sahnesinde yer alabilmeyi, Sanayi313’ün hikayesiyle harmanlayarak paylaştı.

30’lu yaşların altındaki neslin, önümüzdeki yılların en önemli tasarım kullanıcısı olduğunu baz alan Maison&Objet, Ocak edisyonunda bu grubun isteklerine ve duygu dünyasına parmak basıp, onları anlamak üzerine yoğunlaşıyor. Bu bağlamda da onların mantrasının son derece pozitif bir şekilde, “well-being” (refah) olduğunu düşünüyor; yeni nesil sonuca değil sürece odaklanıp anlamlı bir fark yaratmanın peşinde koşuyor. Kolektif yapılar kurup üretmek, bu farkı yaratmanın da anahtarı oluyor.

Sanayi313 de tasarım dünyasında, değişen ve dönüşen dünya dinamiklerine kendini uyarlayan örneklerden biri. Enis Karavil, Sanayi313’ün tasarıma yaklaşımını şöyle yorumluyor; “Sanayi313 aslında tasarımın mimari bakış açısı, kendimizi ifade etmenin bir yolu; biz böyle yemekler yeriz, biz böyle mobilyalar kullanırız, biz böyle kokulardan hoşlanırız. Burası, İstanbul’dan esinlenerek İstanbul’a sunduğumuz bir yaşam tarzı . Seçtiğimiz lokasyonun kentsel dönüşüme önayak olduğunu düşünüyorum.”

Günümüzde tasarımın hayatımıza tam anlamıyla entegre olduğunu ve bizi domine ettiğini söyleyen Karavil, bu değişimi yeni jenerasyona bağlıyor. Eskilerin “ya tasarım ya fonksiyon” ikileminde bir seçim yaptığını ancak yeni neslin her ikisini birden kullandığını dile getiriyor. Sanayi313’ün kendi tasarım dilini oluşturması da bu harmanda gizli. Enis Karavil’in Londra’dan Sanayi’ye uzanan yolculuğunda, özgünlük ilk olarak destinasyondan başlıyor, ardından iyi tasarımın bir diğer vazgeçilmezi olan samimiyet geliyor. Karavil, “Artık tüketici bilinçli ve bu yönde sorular soruyor. Eskiden öylesine yapılan hiçbir şey bugün piyasada yer bulamıyor kendine; insanlar merak ediyor, bilgi sahibi olmak istiyor, kullandıklarını sosyal medyada paylaşıyor.” diyerek tüketiciyle olan ilişkisini ve gözlemlerini aktarıyor, tüketimin iyi bir tarafa gittiğini söylüyor.

Enis Karavil, Sanayi313’te tasarımın farklı alanlarından objelerin ve fikirlerin nasıl bir araya geldiğini anlatırken, en büyük ilhamı doğadan aldığının altını çiziyor. “Doğadan, doğanın bize sunduğu formlardan ya da bir müzede gördüğüm, yıllar önce yapılmış yağlı boya tablodan esinlenip bunları kendi tasarım dilime çevirdiğimi düşünüyorum. Örneğin Sanayi313’te hiç çiçek kullanmıyoruz, süslemeleri sadece sebze ve meyveyle yapıyoruz.” Söz, çağdaş sanat ve çağdaş tasarım arasındaki ince çizgiye geldiğindeyse, Karavil sanatın belli bir formu olmadığını söylüyor, “Benim kafamda çağdaş ya da modern diye bir sınırlama yok. Yaratmak, zaten sanatın kendisi. Ancak sanatın, tasarıma kıyasla daha yoruma açık olduğunu düşünüyorum. Mona Lisa’nın gülüp gülmediği ya da bize bakıp bakmadığı hala bir bilinmez. Ama tasarım, tasarlayan kişinin fikrini yansıtabilmeli.”

Sanayi313’ün gelecek projelerinden de bahseden Karavil, hem mutfak tarafında hem de Sanayi313 Home koleksiyonu için yeniliklerin geleceğini söylerken, markanın yakın zamanda Londra’ya açılacağının müjdesini de verdi.