MURAT PİLEVNELİ – BAHÇEVAN

Adını İstanbul’un ilk deniz fenerinden alan, eskilerin yazlık semti, Murat Pilevneli’ninse dört mevsim yaşadığı evinin bulunduğu Fenerbahçe’deyim. Pilevneli’nin nevi-i şahsına münhasır renkli kişiliğinin yansıması olan evinde; peyzaj tasarımcısının mesleğinden tarzına, koleksiyon tutkusundan aile yadigarı Petek Pansiyon'a uzanan harika bir sohbetin içinde buluyorum kendimi.Fotoğraf: Nazlı Erdemirel

Murat Pilevneli kapıyı açtığında, arkasında duran Salvador Dali’nin çılgın gözlerle bana baktığını fark ediyorum. Ara Güler’e ait bu portre fotoğrafından gözlerimi alabildiğim anda dev boyutta bir kuvars taşı, antika mobilyalar, bronz işlemeli ve porselen gövdeli yine dev bir Fransız antika avize ve duvarlarda Yüksel Arslan, Eren Eyüboğlu, Gürbüz Doğan Ekşioğlu gibi sayamayacağım kadar çok sanatçının eserleriyle karşılaşıyorum. Pilevneli’nin maksimalist stilinin ipuçları olsa gerek diye düşünürken, konuşacak onca şeyi kafamda toparlamaya çalışıyorum.

Üniversitede geleneksel Türk el sanatları üzerine eğitim alan Pilevneli’nin bitkilere olan tutkusunu mesleğe dönüştürme yolculuğu ile sohbetimize başlıyoruz. Pilevneli, ailesinin tekstil işinde çalışmaya başladığı dönemde trikoculuğu pek de sevmediğini fark ediyor. Örülen ipliklerden çıkan tozların astımını azdırması, havayı temizleyen iç mekân bitkilerine merak salmasına yol açıyor. Ve bir otodidakt olan Pilevneli, zaman içinde konuya hakimiyetini geliştiriyor. Merter bölgesinde soluduğu gri havayı dönüştürmek fikriyle önce kendi odasını, ardından bulunduğu binanın çevresini yeşillendirmeye ve düzenlemeye başlıyor. Bir yandan da yakın arkadaşı Nora Romi vesilesiyle Milliyet Gazetesi’nde bitki ve bahçe tasarımına dair yazılar yazıyor. Sohbetimiz sırasında çam ağaçlarıyla ilgili yazdığı yazıdan bahsediyor. Araştırıp yazıyı buluyorum ben de;

“Bu yıl siz hangi ağacı süslemeyi düşünüyorsunuz? Cevabınız geleneksel gerçek çam ise korkutucu. Lütfen sokaklarda satılan çamları almayın. Onlar bilinçsizce sökülmüş ya da kesilmiş olabiliyor. Kış uykusuna yatmış gerçek bitki, ev sıcaklığına girip sulanınca ilkbahar geldi diye yeni sürgünler veriyor.”

 

Çok çoktur.

Yazarlık, bahçevanlık, tekstilcilik ve sanatçı babası Mustafa Pilevneli’den gelen antika ve sanat merakı yanında, Pilevneli’nin bir de eski saat koleksiyonu var.  Kuyumculuğa da çocukluğundan beri ilgi duyduğunu söylüyor. O, farklı malzemeleri bir arada görmeyi, özellikle de sarı metalleri çok seviyor. Çeşitlilik sevdiğini evinin duvarlarında asılı olan değişik motif ve renklerin hâkim olduğu kilimlerden, sanat eserlerinden ve bunları yer yer üst üste asarak yaptığı kolajlardan anlıyoruz. Farklı çerçevelerin mekâna kattığı boyut, yıllanmış hatta aşınmış yüzeylerin yaşanmışlığı onun varoluşuna hitap ediyor. Bir şeyin çok parlak ve pürüzsüz olmasındansa kusurlu olmasını tercih ediyor. Dedesinin tekstil fabrikasında kullanılmaktan eskimiş bir tabureyi yan sehpa olarak değerlendirmek ya da hikayesi olan, 50’lerden kalmış, yıpranmaktan yumuşamış bir kadife kanepenin kullanım rahatlığını hissetmek ona iyi geliyor.

“Doğayı Taklit Ediyorum.”

Pilevneli kendi deyimiyle bahçevanlık yapmaya başladığından bu yana Maxx Royal Kemer ve Bella Sombra Türkbükü gibi pek çok otel projesinin peyzaj tasarımını üstlenmiş. Bitki ve mekân arasındaki ilişkiyi tanımlarken; “Bitki, mekânın önüne geçmemeli. Kullanıcısını rahat ettirmeli. Bulunduğu yeri yumuşatmalı ve estetik katmalı.” diyor. Pilevneli, bir mekânın iç veya dış peyzajını tasarlarken her zaman mimarların beklentilerine önem veriyor; “Benim yakalamak istediğim algı, sonuca bakan birinin orada neyi yeni yaptığımı fark etmemesi. Mimarlarla çalıştığımda, yaptıklarımın onların tasarımının önüne geçmesini istemem. Peyzajını yaptığım alanı, zemini, taşları ve duvarıyla bir bütün olarak hayal ediyorum. İdealim, dışarıdaki doğayı içeri taşıyarak senelerdir varmış hissi yaratmak.”

İstanbul

Pilevneli, İstanbul’un kendisine bir pırlantayı anımsattığını söylüyor; “En çok Kapalı Çarşı’yı severim. Sabahtan sırtıma çantamı alıp tüm gün İstanbul’daki antikacı ve eskicileri gezebilirim. Buralarda da sıra dışı bir sürü insanla tanışma fırsatı buluyorum.” diyor. Pilevneli’nin İstanbul’da gitmekten keyif aldığı yerlerin başındaysa Beyti, Sanayi 313, Lokanta Kru, Çiya, Delicatessen, Petra Roasting Co. ve Zula geliyor.

Sanayi313’le kuvvetli bağları olan peyzaj tasarımcısı, Enis Karavil’i ilham verici bulduğunu söylüyor. Bugünlerde beraber Bodrum’da bir yaz evi projesi üzerinde çalışıyorlar. Yazlık bir ev olduğu için projenin açık alanlarının büyük önem taşıdığından bahsediyor. Aynı zamanda Maslak Sanayi313’ün de peyzaj mimarisinin tasarımcısı olan Pilevneli, projeyi tasarlarken mekandaki tek renkliliği kırmaya çalıştığını söylüyor; “Biz bitkileri yerleştirdikten sonra mobilyalar renklerin kontrastı ile daha çok ortaya çıktı. Sanayi313’e yeşil, güzel bir enerji verdi.” diyor.

Hikayeleri Bitmeyen İnsanlar

Pilevneli, babası ressam Mustafa Pilevneli’yi hayat dolu bir insan olarak anlatıyor. Evinde babasına ve babasının dostlarına ait pek çok eser var. Ara Güler, Abdurrahman Hancı, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Orhan Peker, Ferit Edgü, Cihat Burak, Ergin İnan, İsmail Türemen, Atilla Galatalı ve Türkiye’nin kıymetli daha birçok sanatçısının babasıyla olan yakın dostluğundan, her hafta sonu gerçekleşen toplaşmalarından bahsediyor. İlginç sohbetleri ve geçirilen zamanları hatırladığında “Hikayeleri bitmeyen insanlar bunlar.” diyor. Genlerinde taşıdığı bir özellik olsa gerek, Pilevneli tıpkı sanat eserleri gibi insanları da biriktiriyor. Güvenilir, eski ve köklü dostluklar onun için büyük önem taşıyor.

Petek Pansiyon

Pilevneli’nin ilginç hikayelerinden bir diğeriyse aile yadigarı olan Petek Pansiyon. Aile büyüklerinin Fenerbahçe’de yazlık olarak kullandıkları evlerini 60’lı yıllarda pansiyona dönüştürmeleriyle başlıyor Petek Pansiyon dönemi. Halen varlığını koruyan yapı, zaman içinde dönemin önde gelen sanatçıları, mimarları ve tabiri caizse ilginç İstanbullu karakterlerin sıklıkla vakit geçirdiği bir çeşit kulübe dönüşüyor. “Petek Pansiyon’da kalanlar; giyim kuşamları, konuşmaları, şiveleri ve mimikleriyle İstanbul hanımefendisi, İstanbul beyefendisi diyeceğimiz insanlardandı.” diyor Pilevneli.

“Petek Pansiyon’u bilen kişi sayısı azdır. Dışarıdan baktığınızda buranın bir pansiyon olduğunu anlamanız pek mümkün değildir.” diyen Pilevneli, kendisini ortaya koymaktan hoşlanmayanlardan. Bu gösterişsiz duruş, aileden gelen bir tavır zenginliği. Şimdilerde yeniden bir oluşum içerisinde olan pansiyonda Pilevneli’nin bir dükkan hayali var. Misafirlerini ağırladığı, sanat ve koleksiyon parçalarını paylaştığı kendine has bir alan planlıyor.

İstanbullu olmanın farklılığına birebir tanık olduğum bir hikayenin daha sonuna gelirken pek memnun ayrılıyorum Pilevneli’nin evinden; yeni bilgiler öğrenmiş, ilham bulmuş Pelin’i bu sefer Dali’nin gözleri ‘her şeyi duydum, her şeyi de biliyorum’ bakışlarıyla uğurluyor.