BİR FOTOĞRAFTA SONA ERMEK
Bağımsız sanatçılarla çalışan ve sanat projeleri üreten ArtRedCo, Susan Sontag’ın ikonik sözünden ilham alan “Günümüzde her şey bir fotoğrafta sona ermek için vardır” başlıklı sergiye ev sahipliği yapıyor.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne vurgu yaparak Yanındayız Derneği’nin sosyal sorumluluk partnerliğiyle gerçekleştirilecek bu sergi; sanatın gücünü toplumsal sorumlulukla birleştirerek ziyaretçilerine toplumsal mesajlar da vermeyi amaçlıyor. Fotoğrafın hafızalarımızda ve sanat tarihinde nasıl dönüm noktaları yarattığını, görsel kültürdeki majör değişiklikleri ve kadınların toplumsal rollerini yeniden düşündürecek sergi 6 Mart – 6 Nisan 2025 tarihleri arasında Cihangir’de bulunan Ark Kültür’de ziyarete açık olacak. 22 fotoğraf sanatçısının 28 eserini bir araya getiren ve dijital çağda fotoğrafın toplumsal, kültürel ve siyasal etkilerini derinlemesine sorgulayan serginin küratörlüğünü üstlenen Beral Madra ile serginin detaylarını ve kendisinin fotoğrafa bakışını konuştuk.
PAPER Günümüzde gerçekten de her şey bir fotoğrafta sona ermek için var gibi. Üstelik analog filmin kıymetini bilen birinin gözünden özenle çekilmiş bir siyah beyaz fotoğrafta değil de, düşünmeden saniyeler içerisinde onlarcası çekilen sosyal medya fotoğraflarında… İmajın bu kadar hızlanması ve toplum olarak ona yüklediğimiz bazı değerlerden belki de uzaklaşıyor olması size nasıl hissettiriyor?
Beral Madra Bugüne kadar bir çok fotoğraf sergisi yapma şansım oldu; eşim Teoman Madra fotoğraf sanatçısı olduğu için 1960’lardan başlayarak fotoğrafın çağdaş sanat alanındaki gelişmelerini yakından izleyebildim. 1822’den günümüze fotoğrafın geçirdiği evrim dijital teknoloji ve yapay zekâ için imge okyanusu, beslenme alanı ve altyapı oluşturuyor. Dijital teknoloji ve yapay zekâ fotoğrafın engin ve zengin belleğini ele geçirerek kendi üretimini gerçekleştiriyor. Dolayısıyla bu belleğin bilgisine sahip olmadan ortaya çıkan imge okyanusunu değerlendirmek için, ya da “aldanmamak için” diyelim bilgi sahibi olmak gerekiyor. Yapay zekânın iştahlı müşterisi bu bellek konusunda bilgi sahibi olmayan bir kitle. Günümüzde de hiçbir konuda bilgi sahibi olmadan karar verilemez. Sergimizin bu durumla ilgisi ancak sanatçıların çalışmaları sırasında yapay zeka kullanmaları açısındandır; ki bu sergideki fotoğrafların ana meselesi değil.
P Bu konuya bakış açınız sergide nasıl yer ediniyor?
BM Türkiye’deki kadın kimliğiyle ilgili ölümcül gelişmelere, 2000’lerde yükselen cinayetlere ve kuşkusuz kadınların erkek egemenliği tescillenmiş bir ülkede yaşadığı sorunlara kayıtsız kalmamız mümkün değil. Yıllardır 8 Mart için sergiler ve açık oturumlar düzenledim. Bu yıl Hülya Kızılırmak’ın girişimiyle ve Ark Kültür’ün kurucusu Gülfem Köseoğlu’nun cömert yaklaşımıyla ve kuşkusuz sanatçılarımızın değerli katkılarıyla bu sergiyi gerçekleştiriyoruz.
Susan Sontag’ın 1977’de basılmış On Photography kitabının her bir tümcesi fotoğrafın insanın zihinsel, ruhsal varlığındaki önemini anlatır. Bugün Post-kapitalizmin bütün alametlerini yaşarken onun bugün son derece geçerli olan şu sözlerini anımsatıyorum: ‘Kapitalist toplum görüntülere dayalı bir kültüre gerek duyar; satın alma dürtülerini kışkırtıp sınıf, ırk, cinsiyet gibi etkenlerin yol açtığı hasarları bastırmak üzere muazzam bir eğlence patlaması yaşanmasını ister. Ayrıca kapitalizmin sınırsız miktarda bilgi toplamasına, doğal kaynakların daha iyi sömürülmesine, üretkenliğin arttırılmasına, düzenin muhafaza edilmesine, savaşlar çıkarılmasına, bürokratlara iş uydurulmasına ihtiyacı vardır. Fotoğraf makinesinin gerçekliği hem özelleştirip hem de nesnelleştirmek yönündeki ikili kapasitesi yukarıda sıralanan içeriklere ideal biçimde hizmet eder ve onları kuvvetlendirmeye yarar.’
Bu cümlede fotoğraf makinesi yerine yapay zeka yazarsanız, 1977’de 50 yıl önce verilen bu bilginin ne kadar değerli olduğu anlaşılır.
P Fotoğrafın sanat kollarından biri olarak Türkiye’de hak ettiği değeri gördüğünü düşünüyor musunuz? Fotoğraf sanatçılarının “moda” fotoğrafçısı “reklam” fotoğrafçısı ya da “gerçekten” sanatçı gözüyle bakılan “sanat” fotoğrafçısı gibi isimlerle ayrışmasına nasıl bakıyorsunuz?
BM Fotoğrafın Türkiye’deki varlığı yaklaşık 200 yıllık; Avrupa’nın doğusundaki ilk alan ve Modernizmin de başlamasını etkileyen araç. Fotoğrafın çağdaş sanat alanında önem kazanması da 1960’larda başlıyor, 1970’lerde Kavramsal Sanat akımının etkisiyle gelişiyor. Geniş kitle, bürokrasi ve basın eğlence sektöründe yorumcu kimliği olanlara da “sanatçı” diyor. Bu ülkede fotoğrafçı da sizin sıraladığınız gibi ayrıştırılmalı. Sanat üretimi bağlamında fotoğrafın kavramsal yapısında siyasal, ekonomik, kültürel yorum ve eleştiri vardır. Fotoğrafla çalışan sanatçının tümel üretimindeki kıstaslar, yapıtın sanat olup olmadığını belirler. Fotoğrafla üretim yapan sanatçılar seçkin kitle tarafından ilgiyle karşılandılar ve uluslararası görünürlük kazandılar; ancak bu genellikle kişisel çabalarla oluyor. Devletin kültür-sanat politikası bu alanda pek geçerli değil. Örneğin bir fotoğraf müzesinin ya da sanat merkezinin kurulmamış olması büyük bir eksikliktir.
P Fotoğraf sanatının sizin kariyer yolculuğunuzdaki yerinden biraz bahsedebilir misiniz? Dünyada işlerinden, bakışlarından en çok etkilendiğiniz fotoğraf sanatçıları ve bu isimlerin toplumsal alanda yarattıkları etkilerden örnek verebilir misiniz?
BM 1980’den günümüze küratörlüğünü yaptığım yerel ve uluslararası sergilerde fotoğraf yapıtlar yer alır. Takdir edersiniz ki, eşim Teoman Madra’nın 1970’lerden itibaren günümüzdeki medya sanatının öncülüğünü yapmış olması fotoğrafla mesleki ilişkimi belirledi. Etkilendiğim sanatçıların en önemli özelliği fotoğrafın “hakikat” özelliğini ustaca kullanarak siyasal, ekonomik, toplumsal içerikler ve metaforlarla izleyicinin bilinçaltına yerleştirmesidir. Fotoğraf yapıtlar birikimi Türkiye ve küresel bağlamda zengin bir görsel bellek oluşturuyor ve epistemolojik bir değer taşıyor. Bu söyleşi dolayısıyla yitirdiğimiz fotoğraf sanatçısı Paul Mc Millen’i anmak isterim. 1999’da Pamukbank için Nişantaşı’da Fotoğraf Galerisi kurdu ve ilk serginin küratörlüğünü bana önerdi. Kem Göz Has Bakış başlıklı bir sergi gerçekleştirdim ve fotoğrafın günümüzdeki anlamını içeren bir yazı yazdım. Yazının başlığında Villem Flusser’in bir açıklaması yer alıyor: “…ve ortaya çıktı ki, fotoğraf ve film, “daha nesnel” oldukları için değil, tam tersine “daha iyi aldattıkları için” geleneksel resmin yerini aldılar.”
Ark Kültür’deki sergimizde Yeşim Ağaoğlu, Halil Altındere, Ani Çelik Arevyan, İlgen Arzık, Laleper Aytek, Zeynep Beler, Ali Borovalı, Canan, Ferhat Özgür, Emine Ceylan, Orhan Cem Çetin, Sinem Dişli, Zeren Göktan, Gül Ilgaz, Ali Kabaş, İbrahim Karakütük, Şükran Moral, Esra Özdoğan, Alp Sime, Lale Tara, Cansu Yıldıran, Cemre Yeşil ‘den oluşan iki kuşak sanatçı topluma kadın kimliği üstüne düşünce ve görüşlerini bildirecek. Katkı ve güvenlerinden dolayı onlara burada teşekkür etmek isterim.