ORGANİK FORMLAR, YALANCI HEYKELLER, GERÇEK HATIRALAR

Ölümünden neredeyse 60 sene sonra ülkesi İtalya’da kapsamlı bir retrospektifle bizi karşılayan Pino Pascali’nin savaş oyuncaklarına, garip hayvanlarına ve hayal dünyasına yakından bakıyoruz.

1935’te Bari’de doğan ve 20 yaşındayken Roma’ya taşınarak Accademie di Belle Arti’de sahne ve set tasarımı okuyan Pascali, “Arte Povera” akımının İtalya’daki en büyük temsilcilerinden biri olarak kabul ediliyor. 33 yaşında trajik bir motor kazası sonucu hayatını kaybeden sanatçı, oldukça kısa süren kariyerine rağmen 1960’ların ‘yoksul sanat’ına yön veren Jannis Kounellis, Mario Merz, Pistelotto ve Penone gibi büyük isimlerle birlikte anılıyor. Pascali’nin seneler boyunca ilhamı olmuş ve işlerinin neredeyse tamamında görülebilecek iki ana temanın biri polis memuru olan babasının savaş zamanı ailesini Tiran’a taşıma kararından, diğeri ise Roma’da öğretmeni olan Toki Scialoja’nın derslerinden doğuyor. Ani ölümünden yarım yüzyıl sonra kapılarını ziyaretçilere açan Fondazione Prada’daki Pino Pascali sergisi sanatçının şimdiye kadar yapılmış en kapsamlı retrospektiflerinden birisi. Küratörlüğünü 15 seneyi aşkın süre Tate Modern’de küratörlük yapmış Mark Godfrey’nin üstlendiği sergi, müzenin her biri ayrı bir kimlik taşıyan üç farklı binasında Podium, Kuzey ve Güney galerilerine yayılarak Pascali’nin kendine has tarzına farklı bakış açıları sunuyor.

Pascali’nin deneysel dünyası
Çocukluk hatıralarını domine eden savaş senelerinin duygularıyla ortaya çıkardığı heykeller Fondazione’deki serginin de bel kemiğini oluşturuyor. Küratör Godfrey’nin de altını çizdiği gibi sergide Pascali’nin heykel ve sahne dekoru arasındaki bağlantıları incelemeye olan merakı, heykelle fonksiyonel objeleri karşılaştırmaya olan ilgisi gözler önüne seriliyor. Boyutlarıyla oynanan objeler uzaktan baktığınızda hazır materyallerden yapılmış gibi görünse de, yaklaştığınızda algınızla oynadıklarını aslında toplama malzemelerden yapıldıklarını fark ediyorsunuz. Sanatçı sizi yapmacık ve sahte heykelin ne olabileceği konusunda soru sormaya davet ediyor. Toprak ve su gibi kolay ulaşılabilir doğal elementlerin yanında metal, yağ, petrol ve Eternit fiber çimento paneller kullanıyor. Otomobil parçalarından yapılmış korkutucu silahları ve ahşap parçaları bir araya getirerek yarattığı dinazor ve zürafa iskeletleri, tüylü devasa mavi örümcekleri, eşit ölçülerde kesilmiş pleksi panellerden oluşan denizleri, temizlik fırçalarından hayat bulan renkli solucanları ve merak uyandıran malzeme & form seçimleriyle Pascali seyircisini bazen bir oyun parkına, bazen de savaş alanına davet ediyor.

“Ben 1935 doğumluyum. Çocukluğumda arkadaşlarımla oynadığımız oyunları çoğu savaş üzerineydi. Oyuncaklarımız evde bulduğumuz kullanılmayan ve silaha benzettiğimiz objelerden oluşurdu. Bir bezelye kurşuna, bantla birleştirilen karton kutu ve süpürge tüfeğe, bir tencere miğfere dönüşürdü. Evin salonunda oynarken yarattığımız hikayelerde o sırada savaşta olan babalarımızın kahramanlık hikayelerinden esinlenirdik.” diye anlatıyor sanatçı bir röportajında çocukluğunu. Belki çocukluğunda oynadığı oyunların da hayal gücüne yaptığı katkılar Pascali’nin büyüleyici oldukları kadar geçici mekanlar yaratan eserler ortaya çıkarmasını sağlıyor. Onun eserleri oluşturdukları parçaların tamamından daha büyük bir anlam ifade ediyor ve bulundukları alanı domine ederek izleyicisine sürekli soru sorduruyor. Pascali’nin eserleriyle dolu odaları gezmek İtalyan sanatçının kafasının içerisinde küçük bir tur atmak gibi. Gerçeklik algınızla oyun oynayacak ve her heykelin etrafında birden fazla tur atma isteği uyandıracak bu sergi Milano Fondazione Prada’da 28 Mart – 23 Eylül tarihleri arasında gezilebilir.