PROUST
Arp sanatçısı Madame Marie Williams ve diş hekimi eşinin, 1908 baharında Paris’teki 102 Boulevard Haussmann binasına taşınması, ileriki yıllarda edebiyat dünyasına ‘küçük’ bir iz bırakacaktır. Zira, yeni komşuları Fransız yazar Marcel Proust’dur ve çiftin tadilat esnasında ‘çevreye verdiği rahatsızlık’ Proust dünyasında farklı bir sonuç doğuracaktır. İnşaat sesinden ötürü uyumakta ve çalışmakta zorluk çeken Proust, çareyi -kendi dili ve tarzıyla- iletişime geçmekte bulur, Proust ve Madame Marie arasında bir mektuplaşma başlar.
Proust’un öğrencilerinden Jean-Yves Tadié’nin, kitabın önsöz yazısında bahsettiği gibi bir tür roman minyatürü bu. Eksik parçalarını tamamlamak için biraz hayal gücü, Proust bilgisi ve Fransız esintisi şart. Satır aralarında Proust’un detaycı yaklaşımını, kibar dilini ve derin empati denemesini yakalamak ayrı bir zevk. Aynı zamanda bir ‘dönem’ incelemesi/çalışması: Bir kuşağın, ekolün nasıl da sanatla, şiirle, nezaketle yaşadığına tanık oluyorsunuz.
Romantik bir dönemin izleri bunlar. İncelikle kaleme alınmış duygulara, nezaket sanatının ürünü ricalar ve kıymetli hediyeler eşlik ediyor. Yeri geliyor, Proust başyapıtı ‘Kayıp Zamanın İzinde’nin ikinci volümünden parçalar paylaşıyor; gün oluyor mektubu görkemli bir buket çiçek tamamlıyor. Söz konusu, sese olan hassaslığı – hatta fobisiyle – bilinen Proust olunca mektup serisinin edebi değeri de tartışılmaz bir noktada oluyor. Proust’un mektuplarından çıkarılacak ders çok.