SİYAH&BEYAZ SAHNEDE PARİSLİ BİR SANATÇI
1925 Paris doğumlu Andrée Putman kariyeri boyunca sanat, moda ve tasarım arasında köprüler ve boşluklar hayal etti. Putman, piyanist bir annenin ve entelektüel bir babanın iki çocuğundan biri, burjuvazi bir aile ortamı içerisinde baskın kişiliği ve inatçı stili sayesinde çok yönlü yeteneklerini sıra dışı bir yolculuğa dönüştürmeyi başarmış.
Annesinin ısrarı ile 19 yaşına kadar piyano çalmayı deneyimleyip sonrasında rotasını dergicilik alanına çevirmiş. “Prisunic” konsept mağazalarından aldığı teklif ile 1958’de mağazanın ev dekorasyonu bölümünde stilist olarak çalışmaya başlamış. Burada tasarımcı, insanların satın alınabilir fiyatlara mobilyaya ulaşabilmelerini sağladı. 1968’de Mafia stil ajansına geçişi ile Putman, sanat direktörlüğü günlerini başlatmış oldu.
Putman’ın moda dünyasına geçişinde yakın arkadaşı Didier Grumbach’ın rolü çok önemli oldu. 1971’de Grumbach ile birlikte ‘Createurs et Industriels’i kurdular. Üreticileri, tekstilcileri ve tasarımcıları bir araya getiren bir platform yarattılar. Tasarımcılara kendini gösterme ve seri üretim yapma imkânı tanıyan bu platform; Jean-Charles de Castelbajac, Issey Miyake, Thierry Mugler gibi birçok tasarımcının ortaya çıkmasını sağladı.
Andrée Putman yakın arkadaşı Michel Guy’ın teşvikiyle, 1978’de Paris’te bir galeri olan Ecart International’ı kurdu. Putman antika parçalar, taklitleri ve İtalyan mobilya üreticileri arasında muazzam bir bağlantı kopukluğu olduğunu görüyordu. Unutulmaya yüz tutmuş önemli tasarımları tekrardan hatırlatmak amacıyla kurulan galeri, Putman için prosedürleri gereği çok zor bir işti. Büyük bir hayranlık duyduğu Eileen Gray başta olmak üzere Rene Herbst, Jean Michel Frank, Pierre Chareau gibi tasarımcılar listenin ilk sıralarındaydı. Ecart kapsamında Andrée Putman’ın yeniden hatırlattığı parçalardan biri de Rob. Mallet- Stevens sandalye ilk kez Paris’in yıllık sergilerinden olan Salon des Arts Menagers’de sergilendi.
Andrée Putman’ın New York Çıkarması
Andrée Putman’ın New York serüveni Didier Grumbach’ın dairesinin iç mimari projesi ile başladı. Sonrası Grumbach’ın başında bulunduğu Yves Saint Laurent butik tasarımları, Barney’s New York’un giriş katı ve Morgans Hotel projesi ile devam etti. Putman New York’ta bulunduğu sürede Andy Warhol, Ralph Pucci gibi isimlerle ilham verici ve kalıcı dostluklar kurdu.
1983’te başladığı ve tamamlaması bir yıl süren Morgans Hotel, Andrée Putman’in kariyerinde bir dönüm noktası oldu. Putman kısıtlı bütçeye sahip olduğundan, lüks ve ucuz malzemeyi bir arada kullanarak da yüksek kalitede bir sonuç elde edilebileceğini ispat etmişti.
Dama Tahtası Motifi Putman’ın New York’taki Sembolü Olmuştu.
Şöyle demişti bir keresinde:
‘Neredeyse algılarınızın ötesinde bir bütçemin olduğu bir otel yapmak durumunda kalmak, saçma bir şekilde siyah ve beyaz tasarıma götürdü beni.
ABD’deki en düşük fiyatlı fayansları kullanmak zorunda kaldım.
Başta banyolar için ufak pembe fayanslar getirdiler. Sesim çaresizlikten titrer halde, beyaz getirebilirler mi diye sordum… Evet dediler! Sonra birdenbire bunun fazla donuk görüneceğini fark ettim! Peki ya siyah? Evet… Ah ha! Banyoları siyah beyaz yapacaktık.
Biraz ne bulduysak koyacaktık, güzel metal bir lavabo ve birkaç iyi ışık gerekiyordu.
Sonra baktık ki ortaya gerçekten güzel bir banyo çıktı. Siyah beyaz etiketi buradan geliyor.’
1984 yılında Fransız Kültür Bakanı Jack Lang’in ofisini tasarlaması, diplomasi ile olan iş ilişkilerinin başlamasına vesile oldu. Bordeaux Çağdaş Sanat Müzesi başta olmak üzere pek çok müze ve kapsamlı projelere imza attı.
Karl Lagerfeld ve Putman
Andrée Putman, çocukluğunda bile sürekli kendi güzellik tanımını arayan ve şekillendiren biriydi. Odasında bulunan mobilyalardan rahatsızlık duyup değiştirmesi baskın stilinin ilk alarmlarıydı. Karl Lagerfeld ile olan tanışıklığı ve arkadaşlığı Karl’ın Paris ve Roma’daki evlerini vitrin olarak kullanabileceğini söylemesi ile pekişti. Karl’ın Paris, Londra, New York başta olmak üzere pek çok şehirdeki butik tasarımları yine Andrée Putman’ın elinden çıktı. Andrée’nin Karl için özel olarak tasarladığı ‘Tube et Béret’ lamba tasarımı Karl’a duyduğu minnetin bir göstergesi adeta…
2007 yılında kızı Olivia Putman ekibe katıldı. Andrée Putman’in Ocak 2013’de aramızdan ayrılışıyla geride bıraktıkları bir insanın sahip olduğu ömre ne kadar çok şey sığdırabileceğinin bir kanıtı. Çok yönlü tasarımcının yaratım sürecinde ulaşmak istediği nihai sonuç zarafet, zamansızlık hissi ve doğru bir oran. Sanırım onun tasarımlarını anlatan en doğru kelimeler bunlar. Bugün Studio Putman, Olivia Putman tarafından yaşatılmaya devam ediyor. Andrée Putman’ın yaratma dürtüsü, insana, ‘eğer kariyerine bir piyanist olarak da devam etseydi, onun adını yine bir şekilde duyardık’ dedirtiyor.