MU TUNÇ

Yeraltına sevgiyle,
Bu mektup…
Yaptığı müziği kaç kişinin tıklayacağını düşünmeden hayalindeki melodiyi ortaya çıkarmaya çalışana, sosyal medyada az beğeni alacağına bilmesine rağmen istediği fotoğrafı çekip paylaşmaya devam edene, kitapçıya girdiğinde “en çok satılanlara” bakmayıp diğer raflarda dolaşana,
hafta sonu herkesin girmeye çalıştığı parti yerine hafta içi kimsenin tanımadığı bir arkadaşının davetine gidene, herkesin izlediği filme değil de sadece tek bir seansta gösterilen filme ısrarla gidene, aynı haberi birden çok internet sitesinden okuma zahmetine katlanana, parasını dünyaca ünlü bir marka yerine daha ilk defa tasarım yapmış birisine harcayana, müzayedelerde satılmayan ve hiç bir galeride olmayan sanatçının işini alana, internet sitesinde önceki beğenilerinden dolayı kendisine önerileni değil de daha önce hiç tıklamadığı bir kategoriye tıklayana, arkadaşının daha önce kimsenin başaramadığı bir şeyi başaracağına inanana, dergiyi açıp fotoğraflara bakmak yerine içindeki röportajı okuyana, ödül almamış bir işle ilgilenene, dinlenme sayısı birkaç kişiyi geçmeyen bir DJ’in setiyle evinde dans edene, yeterli bilgisi olmamasına rağmen sadece enerjisini beğendiği için birisine yatırımcı olana, kız arkadaşını hiçbir yerde bahsedilmeyen küçük bir restorana yemeğe götürene, geçmişte olmuş veya gelecekte olabilecek bir şeyle ilgilenene, kategori edilemeyeni beğenene, okuduğu kitabın dipnotundan başka bir kitap bulup onun peşine düşene, sırada beklerken bir anda arkasına bakana, gözüne takılan bir ürünün tasarımcısının kim olduğunu araştırana, herhangi birisine ilk işini verene, herhangi bir müzisyenin albümünü baştan sona dinleyene, kaç kişinin izleyeceğini düşünmeden film çekene ve onun ekibine, sahaflarda nedensiz dolaşana, kimsenin önermediği bir yere tek başına gidene, keşfedilmeyi beklemeden çalışana, kimsenin arkadaş olmak istemediği kişiyle arkadaş olana, kendisinden daha başarılı ve güzel olana sevgisini ve hayranlığını aktarabilene, aynı asırlık kocaman bir ağacın binlerce damardan oluşan köklerinden gelen besinle ayakta durduğunu görenin – bir şehri ayakta tutan temelin yerin üstündeki binalarından daha çok, içindeki farklı insanların birbirleri ile olan enerjileri ile oluştuğunu gören gibi, hayatın her köşesinde ve mikro anlarında, direk ortada olmayan ve gözükmeyenin aslında gözükeni beslediğini anlayana, yerin üstündekinden daha çok altındakilerle ilgilenenlere…
Selamım ve sevgim olsun.